ERTUĞRUL FIRKATEYNİ GERÇEĞİ
Ertuğrul savaş gemisi, Osmanlı donanmasının yaşlı, kızağa çekilerek hurdaya ayrılması gereken gemilerinden birisidir. Dönemin padişahı 2'inci Abdülhamit bu önemli gerçeği görmezlikten gelerek Ertuğrul fırkateyni ile Japonya’ya bir dostluk ziyareti yapılmasını ister. Ancak firkateynin denizlerde geçirdiği o uzun yılların izlerini taşıyan çürümeye yüz tutmuş yorgun ahşap gövdesi, diğer teknik aksamı ve mevcut donanımı uzak doğuya yapılması istenen bu uzun ve riskli yolculuk için uygun değildir.
Bütün bu olumsuzluklara ve gidilmemesi gerektiği yolunda yapılan uyarılara rağmen 2'inci Abdülhamit kararından vazgeçmeyerek geminin en kısa süre içinde hazırlanarak sefere çıkmasını ister. Bunun üzerine gemi bir çok eksiği giderilmemiş olarak süratle hazırlanır. Ertuğrul gemisi için zaman hızla daralmakta ve heyecan giderek artmaktadır. Nihayet beklenen gün gelmiş ve geri sayım başlamıştır.
Ertuğrul gemisi altı yüz dokuz personeliyle birlikte 2 Temmuz 1888 tarihinde saat 10.30’da İstanbul'daki bağlı bulunduğu limandan demir alır. Ertuğrul, çok kalabalık bir halk kitlesi tarafından yoğun sevgi gösterileri eşliğinde büyük bir coşku seli içinde uğurlanır. Firkateynin korkusuz ve cesur denizcileri on bir aydan fazla süren zorlu ve tehlikelerle dolu deniz yolculuğun ardından nihayet Japonya’ya ulaşırlar.
Kısa bir süre sonra da 07 Haziran 1889 tarihinde asıl gidecekleri yer olan Yokohama limanına demir atarlar. Japonlar, Ertuğrul fırkateynini çok misafirperver ve dostça karşılarlar. Gemide olağanüstü elçi rütbesiyle bulunan Amiral Osman Bey, şahsına düzenlenen çok görkemli bir törenle Japon İmparatoru Meiji tarafından kabul edilir.
Böylesine sıcak ve samimi bir ortam içinde üç ay boyunca devam eden görüşmelerin, karşılıklı iyi niyetli sunumların ve temennilerin artık sonuna gelinmiştir. Ziyaret amacına ulaşmış ve artık geri dönüş zamanı gelmiştir. Ancak çok ciddi anlamda düşünülmesini ve karar verilmesini gerektiren önemli bir konu vardır. O günlerde hava şartları denize açılmak için son derece kötüdür. Çünkü fırtınalı günlerin başlamasına çok az bir süre kalmıştır. Bu nedenle Japonlar Amiral Osman bey den geminin hareket gününün ertelenmesini istemişlerdir.
İmparator bir dayanışma ve sevgi ifadesi olarak geminin fırtınalarda zor durumda kalmaması için önemli eksikliklerinin acilen giderilmesini ve gereken teknik bakımlarının zorlu hava koşullarına uygun bir şekilde yapılarak hazır hale getirilmesini önerir. Ancak Amiral Osman bey imparatorun bu samimi teklifini, böyle bir tadilata karar verme yetkileri olmadığını ve zamanın da çok sınırlı olduğunu gerekçe göstererek kabul etmez. Bütün uyarıları önemsemeyerek ve bir kaç gün sonra fırtınanın da çıkacağını bile bile bağlı bulunduğu limandan denize açılır.
Aceleyle ve sorumsuzca verilen bu yanlış karar, geminin ve personelin kötü kaderini daha yolun başındayken belirlemiştir. Demir alındıktan sonra ilk iki gün oldukça sakin geçmiştir. Fakat 16 Eylül 1989 tarihine gelindiğinde her şey birden bire değişecektir. Fırkateyn Hansu Adası’na ulaştığında Gökyüzü aniden kararmış, çıkan şiddetli fırtına Ertuğrul'u kocaman dalgaların arasında kaderiyle baş başa bırakmıştır.
Hava giderek daha da sertleşmiş ve çılgınca esen rüzgar hızını arttırarak denizi adete cehenneme çevirmiştir. Büyüyen dalgalar karşısında daha çok direnemeyen gemi sürüklenmeye başlamıştır. Her an batma tehlikesi ile rotasından çıkan Ertuğrul fırkateyni çaresizlik içinde son umutlarına sarılarak sığınacak bir yer ararken, beklenen acı sona doğru da hızla yaklaşmaktadır. Saatlerce dalgalarla boğuşan Ertuğrul'un artık dayanacak gücü kalmamıştır. Üç direğinden birisi kırılmış ve gemiye büyük hasar vermiştir. Fırkateyn ancak Kobe Limanı’na ulaşılırsa kurtulmayı başaracaktır. Ama ne yazık ki bunu da gerçekleştirme fırsatını bulamayacaktır.
Şartlar giderek zorlaşmakta ve Ertuğrul'un kurtulma şansı her geçen dakika azalmaktadır. Zaten kötü olan durum, geminin dümeninin kopmasıyla birlikte içinden daha da çıkılmaz bir hale gelmiştir. Geminin hızı giderek azalmış ve saatte iki deniz miline kadar düşmüştür. Artık yapacak başka hiç bir şeyleri kalmayan amiral ve mürettebat gemi ile birlikte Oşima Adasının Güney burnundaki gemi mezarlığına doğru sürüklenmeye başlar. Amiral Osman bey, geminin terk edilmesi için gerekli hazırlıkların yapılmasını emreder. Fakat gecenin zindan karası karanlığı geminin üstüne bütün kasvetiyle çökmüş ve onu adeta esir almıştır.
Gece saat 21.00’i gösterdiğinde Ertuğrul’un yaşlı ve yorgun gövdesi bu sert havaya daha fazla direnemez ve kayalara çarparak parçalanır. Amiral Osman Bey, gemi komutanı Ali Bey, ikinci komutan Binbaşı Nuri Bey ve baş çarkçı İbrahim Bey gemiyi terk etmeyerek son ana kadar gemiyi kurtarmak için mücadele ederler ama ne üzücüdür ki Ertuğrul gemisini batmaktan kurtaramazlar. Kendileri de gemi ile birlikte kahramanca okyanusun buz gibi soğuk sularına gömülürler.
Ertuğrul savaş gemisinde bulunan altı yüz dokuz personelden sadece altmış dokuzu hayatta kalmayı başarabilmiştir. Denizci şehitlerimiz Oşima adası’na gömülmüş ve orada isimlerini sonsuza dek yaşatacak çok anlamlı tarihi bir anıt yapılmıştır. Anılarına saygıyla, bu kahraman denizcilerimizi yürekten selamlıyoruz.
Ş.Ünal BENLİALPER KAPTAN-DENİZCİ YAZAR