Dünyanın gözü önünde neredeyse her hafta yüzlercesi Akdeniz de boğularak ölen Kaçak Göçmenler konusunda Avrupa, Avrupa Konseyi nezdinde nihayet uyanmaya başladı.
Maalesef binlerce göçmeni Akdeniz in derin karanlık sularında kaybettikten sonra aklı başında elle tutulur tepkiler veren Avrupa, BM Güvenlik Konseyi nezdinde kanun tasarılarını geçirmek için harekete geçti.
Avrupa Konseyi öncelikle kendi bünyesinde göçmenlerin geri gönderilmemesi için karar aldı. İkinci adım BM Güvenlik Konseyine sunulmak üzere dört ülke tarafından hazırlanan Kaçak Göçmen Ticareti yapanlara karşı teknelerine el koyup tahrip etmeye kadar varan güç kullanma yetkisi için hazırlanan tasarı. Bu tasarıda insan kaçakçılığı yapan örgütlerin paralarına el koymak da var. İnsan trafiğini yürüten örgütlerin bazılarının uluslar arası terör ağına maddi destek de bulundukları bilinmekte ve bu gerçek konunun önemini bir kat daha arttırmaktadır. Yani Akdeniz de boğulup ölen her bir göçmen terör örgütünün kasasına giren nakit ve Tuna 1 gemisine atılan bomba olarak karşımıza çıkabilmekte hayatımızı karartabilmektedir. Olaya illiyet bağı açısından bu şekilde de bakabiliriz.
Kaçakçıların kullandıkları gemilerin tahrip edilmesine Rusya nedendir bilinmez karşı çıkmakta. Ara not olarak bunu da söyleyeyim.
Kaçak göçmen trafiğinde verilecek mücadelenin üç ayağının başarıya ulaşması için öncelikle “konu ile ilgili uluslararası hukukun “işler hale” getirilip küresel bir konsensüsün tesis edilmesi” gerekmektedir. Bu söz konusu üç ayak ise :
a) Kaçak göçmenlerin terk ettikleri ülkelerde insan hak ve özgürlüklerinin sağlanması için verilecek uluslar arası baskı ve destek,
b) Deniz de etkin kurtarma ve yardım operasyonlarının yapılmasına olanak veren düzenlemeler ve göçmenlerin karaya çıkmalarını engelleyecek müdahalelerin BM Güvenlik Konseyi kararları ile yasaklanması ve aksi durumun yaptırıma tabi olması,
c) Kurtarılan göçmenlere uluslar arası hukuka ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine göre davranılması ayrıca istekleri dışında “kesinlikle” ülkelerine geri gönderilmemesi konusunda bağlayıcı ve yaptırımı olan kararlar alınması.
Ülkemizde son zamanlarda konu ile ilgili artan etkin önlemleri de kutlamak gerekir. Bu konuda duyarlılık ve uluslararası dayanışma gözle görülür şekilde artmakta. Ülkemize yakışanda budur.
Kaçak Göçmen hadisesinin gerçek nedeni dünyada ki özellikle de kuzey güney arasında ki adaletsiz gelir dağılımı, Emperyalist Devletlerin saldırgan politikaları ve bunun sonucu yarattıkları sömürü düzeni ya da düzensizliklerin türevi ölümler, acılar ve göz yaşlarıdır. Dolayısı ile bu sorunun çözümüne de ilk el atması gereken onlardır. Son tahlilde hayatlarını çaldıkları bu çaresiz insanlardan aldıklarını bir şekilde az veya çok geri vermek onların sorumluluğudur.
Üstünde yaşadığımız gezegenimizin daha yaşanılır olması, açlıktan , yoksulluktan, savaşlardan uzak bir dünya olması dileğimle yazımı sonlandırıyorum.
Sevgiler herkese