Hasbelkader Denizcilik Bankası Şehir Hatları İşletmesinde yıllar önce Kaza Tahkik Enspektörlüğü yaptım. Seksenli yılların sonlarıydı. İki kişiydik bu iş ile görevlendirilen. Ben ve hala dostluğumun devam ettigi Turhan Kızılbudak kardeşim. Bir de ikimizin ortak dostu masamızda raporlarımızı yazdığımız, ifadeleri aldığımız Turhan in büyük bir maharetle kullandığı benim sonraları alıştığım elimiz kolumuz olan üçüncü sırdaş arkadaşımız olan daktilomuz vardı.
İki masanın anca sığdığı ifadeye gelenlerin bile toplanarak sandalyede oturmak zorunda kaldığı bu odada kazaları nasıl azaltır, önce can sonra mal kaybını nasıl önleriz fikrine kendimize göre kafa yorardık. Sadece bir yıl içinde daha önce olan kazaların nedenini çatısı akan sular içindeki arşivden bulduğumuz dosyalardan araştırıp aşağıda ki COK BASIT üç konunun üstüne giderek hasar sayısını yaklaşık 65% azalttık. Fakat bunun kimse farkına bile varmadı ve sözünü dahi etmedi. Bu tepkisizlik can ve mal kaybi konusunda kurumsal hassasiyetin dışa vurumu olarak hep düşüncelerimde yer etmiştir. İnsana verilen değer yani.. Söylediğim rakamlar için ise kayıtlar sabit. İsteyen gitsin baksın. Neyse, o çok basit aslında “muhabere-iletişimin” ta kendisi olan önlemler şunlardı ;
VHF MUHABERESİ DENİZDE ÇATIŞMAYI ÖNLEME TÜZÜĞÜNE GÖRE DÜDÜK CEKME. 3) ALDİZ YA DA BAŞ TARAFTAKİ REFLEKTORÜN KULLANILMASIBu üç hususu hayata geçirip canlandırmak sadece kazaları o sene içinde önlemek ile kalmadı ondan sonraki yıllar için de Kaptanların seyir halinde dikkat etme sürekliliğini de sağladı. Nasıl ? Kazada VHF ya da düdüğü kullanmayanlara ceza verilerek tabii. Ne demek bu ? VHF kullanman için gözün pruvada olacak ve sana çaparız veren verme şansı olan tekneleri göreceksin ki kiminle konuşacağını bileceksin ya da ona göre sancağa iskeleye donuyorum diye düdük çekebilesin ya da anlamadığın bir nesneye aldiz tutabilesin. Bunları o an yapmadıysan demek ki sen de gözün de başka yerdeymiş mantığından taviz vermeyince artık herkesin dikkat etme yüzdesi artmaya başlamıştı. Simdi batmış olan Karakoy İskelesinden ayrılan gemilerin tornistan düdük sesleri “ikinizin yüzünden kafamız şişiyor” esprilerine yol açmıştı.
Ama çok uğraşmamıza rağmen gemilerin iskeleye yanaşmalarında yolcuların düşmesine karsı gerekli önlemleri aldırtamadık. Benim de eminim Turhan’ın da içinde ukdedir. O yıllardan yani 1990lardan bu yana kaç kişi iskele ve gemi arasında kalıp can verdiyse bunun müsebbibi de bu önlemleri aldıramayan bizler ve gecen 24 sene de gerekli önlemleri almayan yetkili etkili makamlarda oturan her kimse onlardır. Hadise gemilerin yolcunun inip bindiği yere sadece yeni bir düzenek yapılmasıydı isin asli. Ama yapılmadı.
Arabalı vapurlarda sancak ve iskele tarafına otomobillerin, kamyon ve kamyonetlerin, otobüslerin yerleştirilmesine nezaret edenler hilafsız tecrübeli çalışanlardı o vakitler. Benim 3 yıllık serüvenimde arabalı vapurlara bindirilen ve indirilen araçlarda tek vaka olmadı.
Yukarıda ki çok kısa geçmişten özeti Cumartesi günü Sadabat gemisinde denize düşen otomobilde hayatını daha 5 yaşında kaybeden küçük kızımız Ece Su Yılmaz için kaleme aldım açıkçası.
Direk konuya gireyim ; Ece Su kızımızın ölümünde hiç şüphesiz ve tartışmasız büyük bir ihmal var.
Çok yasadığımız çok rast geldiğimiz lakaytlık ve adam sendeciliğin o küçük detaylara es geçmenin sonucudur bu hazin ölüm.
Tehlikenin ne olduğunu gereği kadar anlamamanın, yaptığı isin insan hayatına direk yansımasını yeterince algılamayıp sonucun ne olacağını düşünememenin trajik finalidir bu.
Geçiştirilecek üstü örtülecek bir hadise değildir bu olay.
Araçların gemiye yerleştirilmesinden sorumlu olan kişi ve kişilerden, gemiye kalkış düdüğü çalan iskele memuruna ve onun bas memuruna, kapağın kapanmadığını bilmesi gereken ve iskeleden buna göre hareket etmemesi gereken Kaptan a kadar herkes sorgulanmalıdır ve sorgulanacaktır da muhakkak. Ek olarak Köprü üstünde kim varsa sorgulanmalıdır ; Kaptan, Reis, gemici hepsi. Hatta Köprü üstünde o anda bulunan Kaptan in arkadaşı dostu misafiri varsa onlar da. Kaptan köşkünde ya da köşk e giriş çıkışları gösteren kameralar varsa buradan köprü üstünde olan herkes tespit edilir ve tanıklıklarına bas vurulur. Düsen arabanın yakınında bulunup tanık olanlar ya da üst güverteden geminin kalkışını seyrederken olayı gören yolcular da araştırılmalı ve bulunmalı. Sahilden olaya tanık olanlar gene sahilde ki mobeselerden tespit edilir. Tabii ki herkesin malumu olayi görüntüleyen soz konusu mobeseler de incelenmeli. Kim suçluysa, kim kusurluysa, kimin ihmali varsa mutlaka ortaya çıkmalı.
Bilelim ki insan cani “tartışmasız ve koşulsuz” her şeyin üstünde olup her turlu metadan ve her şeyden daha değerlidir. Dolaysı ile insan canına kast eden nedenler neyse bir daha oluşmaması için gereken her şey yapılmalıdır. Özellikle ölen 5 yaşında masum bir kız çocuğu olursa.
Unutmayalım , bu olayın üstünü kapatırsak başka ölümlere yol açacak lakaytlık ve tedbirsizliklere de yol vermiş olacağız. Bundan sonra olacak ilk hadisenin kurbanlarının da müsebbibi oluruz. Olayı soruşturan Savcının bu mesuliyetle hareket edeceğinden hiç şüphem yok.
Sanıyorum ve ümit ediyorum IDO nun arabalı vapurlara araçların alınması , boşaltılması ve geminin iskeleden hareketi konusunda gemilere dağıtılmış ayrintili , madde madde, her aşamayı açıkça belirten yazılı talimatı ya da talimatları vardır ve inşallah bu talimatlara riayet ediliyor ve bunların düzenli kontrolü IDO tarafından yapılıyor olsun.
Herkes her isi yapar gibi görünebilir ta ki tecrübesizlik, bilgisizlik, tedbirsizlik, adam sendecilik, bir şey olmazcılık cana ve mal a zarar verip ocakları söndürene kadar. Yöneticilerin, işletmecilerin görevinin ne olduğunu tam bu noktada anlarız iste; bütün bu olumsuzlukların bir araya gelmeyeceği ortamı sağlayacak olan insan kalitesini yapılan is neyse ona aktarabilmektir yöneticinin mahareti. Taşeron yapılanmayla bu maharet sergilenebilir mi ? Taşeron kaynaklı yapılanmayı bu acı hadise vesilesi ile özellikle denizcilik alanında çok ciddi bir şekilde sorgulamalıyız. O gemiler her sene milyonlarca insani, milyarlarca lira değerinde milli serveti taşıyor. Bunun sorumluluğunu taşeronun istihdama yönlendireceği kadroların üstleneceğine inanan varsa buyursun yazsın bu koseye.
Ülkemizde gündelik şeylerden biri olan ihmal ve tedbirsizliklerin ördüğü o ince olum çizgisinde hayatimizi sürdürmeye çalışmak, akılsızlıkların kurduğu sersem tuzaklarda yaşamımızı yitirmek artık (Allah affetsin teşbihte hata olmaz diyelim) Azrail in bile isyan ettiği trajediler haline gelmiştir.
Küçük Ece Su Yılmaz’a Allahtan rahmet , anne ve babasına ve de tüm yakınlarına bas sağlığı dilerim.
Bekleyip görmeyeceğiz takip edeceğiz bu olayı.
Sevgiler herkese
Kemal Murat Güler