Bu günlerde, Denizhaber.com sitesinde “Türk Armatörleri Güney Kore Tersanelerini İhya Etti” başlığı ile verilen bir haber var. İngiltere’nin Lloyd List gazetesinin aynı başlık altında verdiği haber tercüme edilerek yayınlanıyor.
Habere göre, Türkiye’nin DENSA Denizcilik Şirketi, Güney Kore’nin STC firmasına 57,000 DWT’luk 4 adet Supermax gemi sipariş vermiş. Beheri 30 milyon dolar civarında olan gemiler 190 metre boyunda olup 14.5 knot hız yapacakmış.
DENSA şirketi ayrıca Japonya’nın Kawasaki Tersanesi’ne bir süre önce de 55.000 DWT’luk bir kaç gemi inşa ettirmiş. Makalede verilen başka bir bilgiye göre de Filipinler’in Hanjin Tersanesi’nde Kaptanoğlu Denizcilik Şirketi’ne 114,000 DWT’luk büyük bir tanker inşa edilmekteymiş.
Son bir yıl içinde yaşanılan krize ve navlun gelirlerinin dibe vurmuş olmasına rağmen Türk armatörlerinin böylesine büyük tonajda ve çok sayıda gemi sipariş etmeleri, denizciliğimiz açısından ne kadar memnuniyet verici ise de şu anda büyük bir kriz yaşamakta olan tersaneciliğimiz açısından da o derece üzüntü verici bir gelişme…
DENSA şirketi olsun, diğerleri olsun herhalde bu gemileri Güney Kore’ye, Japonya’ya, Filipinler’e sipariş etmek yerine Türkiye’de inşa ettirmek isterlerdi; buna şüphe yok; ama neden burada yaptırmıyor veya yaptıramıyorlar?
NEDEN?
Türk tersanelerinde bu çapta gemiler inşa edilemez mi? Türk tersanelerinde inşa edilen gemiler daha mı kalitesiz?Türk tersanelerinde inşa edilen gemiler daha mı pahalı?Ben bu soruların cevabını aşağıdaki satırlarımda bulmaya çalışacağım:
Devlet Tersaneleri:
Bilindiği gibi Deniz Kuvvetleri’ne devredilen Pendik Tersanesi, en büyüğü 170.000 DWT’luk gemileri inşa edecek şekilde dizayn, inşa ve teçhiz edilmiştir. 300 metrelik kuru havuzu, 202 metre boyunda yarı havuz tipi kızağı, 50.000 ton saç işleme kapasiteli tezgahları ile bu tip gemileri mükemmel şekilde yapabilecek kapasitede bir tersanedir. Nitekim, 10 yıl evvel, bu tersanede, Deniz Nakliyat Şirketi’ne 75.000DWT’luk 2 adet Bulk-Carrier inşa edilmiş olup bu gemiler halen başarılı bir şekilde çalışmaktadırlar. 1999 senesinde Deniz Kuvvetleri’ne devredilen bu tersane, maalesef kuruluş gayesinden farklı olarak tamir maksadıyla kullanılmakta ve 40-50 metre boyunda ufak gemiler inşa edilmektedir.
Bu sebeple, Pendik Tersanesi’ni bu tip gemileri yapabilecek tersanelerden biri olarak mutalaa etmiyorum.
Özel Sektör Tersaneleri:
Özel sektör tersanelerinden bazıları son 3-4 yıldır büyük yatırımlar yaparak büyük ölçekli havuzlar inşa edip, donanımlarını da geliştirerek bu tip büyük gemileri rahatlıkla inşa edebilir hale geldiler. Şimdi de yerli yabancı armatörlerden sipariş bekliyorlar. Sedef Tersanesi ve Tuzla Gemi başta olmak üzere birkaç büyük tersane, bu ebattaki gemileri inşa edebilecek kapasiteye sahiptirler.
Kalite yönünden Türkiye’deki Tersaneler:
Kapasitelerini büyük gemi inşaatı yapabilecek şekilde geliştirmiş büyük tersanelerimiz olsun, diğer küçük tersanelerimiz olsun, son on yılda yerli ve yabancı armatörlere 600’den fazla gemi inşa ettiler. Bunların içinde son derece ileri teknoloji gerektiren gemiler de var. Tersanelerimiz, son 10 yılda yerli, yabancı bütün armatörlerin, klas müesseselerinin, beğeni ve takdirlerini kazanır hale geldiler. Dolayısı ile tersanelerimiz kalite yönünden de yurt dışındaki tersanelerle rahatlıkla boy ölçüşebilecek durumdadırlar.
İnşaat Maliyetleri Mukayesesi:
Meselenin püf noktası işte burada… Maalesef, Türkiye’deki tersanelerde bu büyüklükteki gemilerin inşa maliyetleri Güney Kore’den de Çin’den de yüksek. Çin ve Güney Kore tersanelerindeki gemi inşa maliyetlerinin Türkiye’ye nazaran oldukça düşük olmasının iki önemli nedeni var.
Birincisi, bu ülkelerde tersaneler büyük devlet yardımı alıyorlar.
İkincisi ise, bu ülkelerde gemi yan sanayi, inşa edilen gemilerin yüzde yüzünü karşılayacak şekilde geliştirilmiş. Gemilere monte edilecek bütün yardımcı makine teçhizat ve malzeme, iç piyasadan, ithal malzemelere nazaran daha ucuza temin edilebiliyor. Çünki, yan sanayi de teşvik görüyor. Bütün bu avantajlar toplam gemi maliyetini ciddi şekilde düşürüyor; dolayısı ile bu ülkeler, gemi sanayini teşvik etmeyen bizim gibi ülkelere karşı çok büyük bir avantaj sağlıyor.
Türkiye’deki Devlet Desteği Nasıl?
Geçen yıl yayınlanan bir teşvik kararnamesinde sürpriz bir şekilde kararnameye gemi sanayinin dahil edilmediği görüldü.
1960’lı, 70’li yıllarda, Merkez Bankası tarafından tahsis edilen ve
Denizcilik Bankası vasıtası ile armatörlere kullandırılan çok düşük faizli ve uzun vadeli GİSAD Fonu adında bir fon vardı. Bu fon, yurt içi tersanelerde inşa edilecek gemiler için müracaat eden armatörlere tahsis edilir ve inşaatı yapan tersaneye aktarılmak üzere armatöre sitiasyon esasına göre peyderpey verilirdi. Maalesef, şimdi bu fon da kaldırılmış durumda.
Dünya Ülkeleri Ne Yapıyor?
1960’lı, 70’li ve 80’li yıllarda, henüz Çin ve Güney Kore’nin piyasada esamesi okunmadığı dönemlerde, İngiltere, Almanya, Japonya gibi gemi inşaatındaki lider ülkeler de, bizim gibi, merkez bankaları vasıtası ile tersanelerine düşük faizli, uzun vadeli krediler tahsis ederler, tersaneler de gemi inşa ettirecek diğer ülke armatörlerine bu cazip kredileri kullanarak, gemi inşa etmek imkanına sahip olurlardı.
Şimdi Çin ve Güney Kore Hükümetleri de tersanelerine gemi maliyetlerini düşüren çeşitli teşvikler yanında uzun vadeli krediler tahsis ederek, hem ucuz gemi inşa etmek hem de vadeli satış imkanları sağlamaktadırlar.
Tersanelerimizin Bugünkü Durumu Nasıl?
Krizden evvel bir yıl içinde, yerli ve yabancı armatörlere, irili ufaklı en az 60 gemi inşa eden tersanelerimiz, şu anda ellerinde kalan eski siparişleri tamamlamaya çalışıyorlar. Onları da finans sıkıntıları yüzünden tamamlamakta güçlük çekiyorlar. Yeni siparişler bıçak gibi kesildi, sektörde çalışan işçi sayısı 40.000’den 8.000’e düşmüş durumda.
Taşeronlar, çaresiz, birer birer sektörden çekiliyorlar. Son on yılda oluşmakta olan işçilik ekolü de yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Acil bir çözüm bulunamaz, bu durum bir iki yıl böyle devam ederse korkarım ki yeni siparişler alınsa bile, tersaneler gemi inşa etme kabiliyetlerini kaybedecekler ve son 30 yılda çok ciddi bir atılım yaparak dünyanın en çok sipariş alan dördüncü ülkesi konumuna gelmiş olan Türkiye, gemi inşa sanayini kaybetmiş olacak.
Önerilerim:
Gemi İnşa Sanayimiz acilen teşvik kapsamına alınmalı ve tersanelerimize gemi inşa maliyetlerini düşürecek ciddi imkanlar sağlanmalıdır.Eski GİSAD fonuna benzer bir fon, devletin imkanları zorlanarak tersanelere tahsis edilmelidir. Devletin imkanları elvermediği takdirde yakında imzalanması beklenen IMF anlaşmasından sağlanacak kredilerin bir bölümü böyle bir fon oluşumu için kullanılmalıdır.Yan sanayi de teşvik kapsamına alınıp halen yüzde ellilerin biraz üzerinde olan katma değer oranımız süratle yükseltilmelidir.Uğraşlar Netice Vermiyor
Gerek tersanecilerimiz bireysel olarak, gerekse GİSBİR ve Deniz Ticaret Odası, sıraladığım bu ve buna benzer tedbirler için her fırsatı değerlendirerek hükümetimize, ilgililere gerekli uyarıları yapıyor ve Ankara’da belki de çalmadık kapı bırakmıyorlar; bunları biliyoruz.
Diğer taraftan sayın Başbakanımız denizciliğe çok yakın bir insan, sayın Ulaştırma Bakanımız deniz sektörü ve gemi sanayimiz için çok büyük bir şans, içimizden yetişmiş, bilgili ve çok çalışkan bir arkadaşımız. Kendisi ve ekibi ile gurur duyuyoruz… Ama bir türlü hükümetten bu yardımlar gelmiyor, gelemiyor.
Kanımca, hükümetin elini kolunu bağlayan, tatbik edilen sıkı para politikası veya AB uyum yasaları… Herhalde bu sebeplerle tedbirler gecikiyor, tersaneler de komada…
Unutulmamalı ki;
Bir toprağı zamanında yeteri kadar sulamaz, lüzumlu gübreyi koymazsanız, toprak mahsul vermez. Toprağa gösterdiğiniz ihmal, size fakirlik olarak geri gelir.Toprağı zamanında yeteri kadar sular, gübresini ihmal etmezseniz bol mahsul alırsınız. Toprağa gösterdiğiniz ihtimam size zenginlik olarak geri gelir.Toprağın ihtiyacı olan su ve gübre gibi şimdi tersanelerimizin de acil yardıma ihtiyacı var. Ya yardım alacaklar, hayata dönecekler; ya da yardım alamayıp bitkisel hayata mahkum olacaklar… Başka alternatif yok…Nihai Görüşüm:
Dünyanın bütün zengin ülkeleri, gemi yapan, makine yapan, silah yapan sanayileşmiş ülkelerdir. Osmanlı Devleti, sanayileşmeyi ıskaladığı için son iki yüz yılda topraklarını koruyamamış ve tarih sayfasından çekilmek zorunda kaldı.
Sanayileşmemiş bir tarım ülkesi, asla güçlü ve zengin bir ülke olamaz. Çünki, makine ve kimya sanayi gelişmemiş bir ülke, gerçek bir tarım ülkesi de olamaz.
Dışarıdan gemi alan değil, dışarıya gemi satan; dışarıdan makine alan değil, dışarıya makine satan; dışarıdan silah alan değil, dışarıya silah satan bir ülke olmalıyız.
Dünya üzerinde ebediyete kadar güçlü, saygın, müreffeh bir ülke olarak yaşamak istiyorsak, başlıca hedefimiz sanayileşmek olmalıdır.
Başka kurtuluşumuz yoktur.