Bir Eskişehir Seyahati ve TÜLOMSAŞ’ın DİZEL MOTOR FABRİKASI
Son üç dört yıldır herkes Eskişehir’deki güzelliklerden bahsediyor. Gidip görenler, şehirdeki değişikliği anlata anlata bitiremiyorlar. Seyahat acenteleri, İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den Eskişehir’i gezip görmek isteyenler için turlar tertipliyorlar.
Ben de Anadolu bozkırında Yılmaz Büyükerşen’in yarattığı bu güzel şehri gezip görmeyi çok arzu ettiğim halde bir türlü fırsat bulup gidememiş görememiştim.
Fatih Yılmaz’ın İnternetteki Makalesi
Eskişehir’e gitmek için bir fırsat yaratmaya çalışırken internette Fatih Yılmaz adında bir kardeşimizin “Gemi Motor İmalatında TÜLOMSAŞ Potansiyeli” başlıklı yazısı yer almaya başladı.
Bundan 30 yıl evvel, 1978-79 yıllarında Pendik’te başlattığımız gemi motorları imalatı, arkasından yine Pendik’te kurduğumuz Pendik-SULZER Motor Fabrikası’nın çok başarılı çalışmalarına rağmen kapatılmış olmasından dolayı büyük bir üzüntü yaşadığım için bu kardeşimin yazısı beni heyecanlandırdı ve yazıyı bir solukta okudum.
Fatih Yılmaz, yazısında, Türk Gemi Sanayii’nde son on yılda en az 600 gemi inşa edildiğini ve bu 600 geminin Pendik-SULZER’in de kapatılmış olması dolayısı ile bütün ana ve yardımcı dizellerinin yurtdışından satın alınarak ülkenin büyük döviz ve işgücü kaybına sebep olduğunu belirterek, Eskişehir’deki lokomotif dizeli üreten motor fabrikasının imkânlarının, gemi dizeli imalatı için kullanılıp kullanılamayacağının araştırılmasını önermekte ve TÜLOMSAŞ’ı tanıtmaktaydı.
Ayrıca, kısa vadede; 2.400HP’ye kadar güç üretebilen TÜLOMSAŞ yapımı motorların, Türk özel sektörünün yük ve yolcu gemilerinde yardımcı makine olarak, İDO'ya ait feribot ve vapurlarda ise ana ve yardımcı makine olarak kullanılmasının teşvik edilebileceğini, orta-uzun vadede ise; askeri gemiler de dahil muhtelif tip ve tonajdaki gemilerin diesel motorlarının bu fabrikada üretilmesi için söz konusu fabrikanın imkan ve kabiliyetlerinin (kapasitesinin) yeni yatırımlarla kademeli olarak geliştirilebileceğini de söylemekteydi.
TÜLOMSAŞ Motor Fabrikası’ndan Bir Görünüş
TÜLOMSAŞ Motor Fabrikasında Üretilen
Pielstick 16 PA4 185 Tipi Diesel Motor
(2.400HP/1.791KW – 1.500 d/dak – 7,1 ton)
Ben, Pendik’te dizel motor imalatına geçme aşamasında, tam 30 yıl evvel, arkadaşlarımla bu fabrikayı gezmiş, Fransa’nın PİELSTİCK lisansı ile üretilen lokomotif dizellerinin 1500 gibi yüksek devirli olmaları nedeni ile gemi sanayine uygun olmadığına karar vermiştik. Bu yüzden, o yıllarda dünyanın en meşhur gemi dizeli markası olan SULZER’den lisans alarak “gemi dizeli” imalatına başlamıştık.
Aradan 30 yıl geçmiş, bizim güzel motor fabrikamız kapatılmış, gemi motoru imalatı da tamamen durmuştu. Fabrikamızın yeniden faaliyete geçmesi imkânsız olmasa da zor gözüktüğüne göre, gemi dizeli imalatı için Eskişehir’deki lokomotif dizeli üreten motor fabrikasında gemi dizeli de üretilemez miydi? Şayet, fabrikada atıl kapasite varsa uygun bir lisans alınarak bu imalat pekâlâ gerçekleştirilebilirdi. Kardeşimizin düşüncesi doğruydu ve araştırmaya değerdi.
Türk Gemi Sanayii’nin gerçek bir sanayi olabilmesi için mutlaka gemi motoru da yapması gerektiğine inanan beni, Fatih Yılmaz kardeşimin makalesi ilerlemiş yaşıma rağmen bayağı heyecanlandırdı.
Devrim Arabaları Filmi
Eskişehir’deki motor fabrikası herhalde benim 1979’da gördüğüm motor fabrikası değildir. Daha da genişletilmiş makine parkı artırılmıştır. Belki atıl kapasitesi de vardır, gidip bir görebilsem hem de çoktandır arzu ettiğim halde gidemediğim güzel Eskişehir’i de ziyaret etme fırsatını bulurum diye düşünüp dururken bu defa sinemalarda “Devrim Arabaları” adında bir film oynamaya başladı.
Filmde hatırlanacağı gibi 1960 ihtilalinin lideri Cemal Gürsel Paşa, yaptığı devrimin simgesi olarak tamamen yerli bir otomobil yapılmasını arzu eder ve bu otomobilin yapımı da TCDD’nin Eskişehir’deki fabrikasına verilir. Eskişehir fabrikası, dört ay gibi kısa bir zamanda türlü imkânsızlıklar içinde dört adet yerli otomobil üretimini başarırlar ve iki tanesi trene konularak Cemal Gürsel Paşa’ya takdim edilmek üzere Ankara’ya götürülür. Trenden indirilen ilk otomobil büyük bir sevinç ile Paşa’ya takdim edilir. Ama “Devrim” adı verilen bu otomobil deposuna benzin konulması unutulduğu için çalıştırılamaz. Cemal Paşa’nın bu ihmal yüzünden gazabına uğrayan otomobil üretimi de böylece dramatik bir şekilde sona ermiş olur.
Filmi seyredince, dört adet yerli otomobilin imkânsızlıklar içinde yapımını gerçekleştiren mühendis ve teknisyenlerin olağanüstü gayretlerini takdir etmemek elbette mümkün değil. Ama, insan, bizim 1979’dan 1999 yılına kadar Türkiye’de gemi motoru üretmek için sarf ettiğimiz gayretleri, SULZER’den lisans alabilme başarımızı, 20 yıl içinde 750 beygirden 14.000 beygir gücüne kadar 99 adet dizel motoru imal edip kendi gemilerimize ana ve yardımcı makine olarak koyduğumuzu, bu motorların neredeyse 20-30 yıla varan bir süredir konuldukları gemilerde arızasız bir şekilde tıkır tıkır çalıştıklarını düşündükçe, bu başarımız Devrim Arabaları projesinden daha mı az değerli? Pendik-SULZER’in varlığından bile Türkiye’de çoğu kimsenin haberi olmadı. Ne yazık ki gemi sanayimizin devrim niteliğindeki bu en büyük atılımının kapatıldığından da kimsenin haberi yok diye biz emek verenler şimdi üzülüp duruyoruz.
Devrim Arabaları filmini seyrettikten sonra, bu duygularımı ifade etmek için, biraz da arkadaşlarımın teşviki ile “Pendik-SULZER ve Devrim Arabaları – Ortak Kader” adlı bir makale yazdım. Makalem çok ilgi gördü ve bütün denizcilik mecmualarında ayrı ayrı yayınlandı. Ayrıca Deniz Haber internet sitesi de ilgi gösterip yayınladı. Siteye makalemle ilgili çok sayıda yorum da geldi. Yorum gönderip tebrik eden, düşüncelerini ileten değerli meslektaşlarıma buradan teşekkürlerimi sunuyorum.
Makalem, Eskişehir’de de okunmuş olmalı ki TÜLOMSAŞ’ın değerli idarecileri tarafından fabrikaya davet edildim. Böylelikle sürekli ertelediğim hem güzel Eskişehir’i ziyaret etmek hem de motor fabrikasının son durumunu görmek imkânına kavuşmuş oldum.
Eskişehir Seyahati
Kararlaştırılan programa göre, eşimi de alıp trenle Eskişehir’e gittik. Trenden iner inmez Eskişehir’i çok merak etmemize rağmen doğruca fabrikaya gittik. Fabrikada, başta Genel Müdür Hayri Avcı Bey olmak üzere genel müdür yardımcıları ve motor fabrikası müdürü tarafından büyük hüsnü kabul gördük. Verilen brifing ve fabrika gezisinden öğrendiğimize göre TÜLOMSAŞ, Eskişehir’in merkezi bir yerinde 500.000 m² lik bir alana kurulmuş lokomotif, vagon, boji ve dizel motoru üreten TCDD’ye bağlı bir kuruluş olan bir anonim şirket.
İlgi alanımız daha çok dizel motor üretimi olduğu için motor fabrikasını daha dikkatle gezdik. Motor fabrikası, 14.000 m² kapalı alana kurulu, çeşitli tiplerde CNC tezgahı ve işleme merkezleri içeren makine parkı, kalite kontrol sistemleri ve test odalarına sahip çok donanımlı bir fabrika. Fransa’nın Pielstick lisansı ile
16 PA4 – 185 2.150 HP ve
12 PA4 – 185 1.800 HP olmak üzere
iki tip dizel motor üretiyor. Yıllık üretim kapasitesi 100 adet motor olan fabrikanın şimdiye kadar ürettiği motor sayısı 620.
Genel Müdür ve diğer yetkililerin bize verdiği bilgiye göre, mevcut kapasite, daha çok sayıda ve daha güçlü motor üretmeye müsait. Tuzla tersanelerinden veya başka bir yerden gemi motoru siparişi alındığı takdirde, uygun bir lisans altında, gemi motoru imalatına da kolaylıkla geçebileceklerini, bu donanım ve tecrübeye sahip olduklarını beyan ettiler.
Değerlendirme
Motor fabrikasında bir blokun önünde izahat alıyorum
Ben de motor fabrikasını bütünüyle gezip gördükten sonra bu fabrikanın her türlü motor imalatı için gerekli bütün tezgâh ve cihazlarla donatıldığı, imalat kalitesinin titizlikle kontrol edildiği, 40 yıllık motor imalatı tecrübesine sahip birikimli bir kadroya sahip olduğu kanaatine vardım.
Diğer bir tespitim de, fabrikanın, motor imalatı için gerekli parçaların büyük bir kısmını Türkiye’nin çeşitli bölgelerine yayılmış yan sanayi kuruluşlarına yaptırması; bu politika ile de maliyetleri büyük ölçüde düşürebilmesi oldu. İşin sevindirici başka bir boyutu da, yan sanayinin, parça üretimi konusunda ciddi şekilde ihtisaslaşmış olması…
Bu suretle, lokomotif motorlarındaki yerli katkı da yüzde 80’lere ulaşmış ki, bu ciddi bir oran…
Önerilerim
Kendi Gemimize Kendi Dizelimizi Koyalım:
Sadece Tuzla bölgesindeki tersanelerde son on yılda 600 gemi inşa edildiği dikkate alınırsa, bu gemilerde en az 600 ana makine, 1.800 dizel jeneratör grubu ve çok sayıda liman jeneratörü kullanılmış ve bunların hepsi yurtdışından satın alınmış demektir. Bunların ülkeye kaybettirdiği döviz miktarı milyarlarca dolar ve ondan da önemlisi büyük bir işgücü kaybıdır. Bu sebeple Türkiye’nin gemi dizel sanayine acil ihtiyacı olduğu bir gerçektir.
Yeni bir motor fabrikası kurmak oldukça pahalı bir yatırım olacak ve zaman alacaktır. Pendik-SULZER’in yeniden devreye alınma teşebbüsleri de devam ederken, ihtiyaç duyduğumuz gemi dizellerinin bir kısmını Eskişehir Motor Fabrikası’nın atıl kapasitesini değerlendirmek sureti ile imal etmek, kısa zamanda netice alınabilecek makul bir çözüm olarak önümüzde durmaktadır.
GİSBİR, tersane sahipleri ve armatörlerin ortaklaşa tespit edecekleri bir motor markasının lisansı alınarak, ithal etmek yerine Eskişehir’e verilecek siparişlerle bu marka altında, dizel motoru imal edilebilir. Bu suretle, gemi sanayimizin ihtiyacı olan gemi dizellerinin hiç olmazsa bir kısmının imalatına vakit kaybetmeden başlanabilir.
Bu düşüncelerle, GİSBİR yetkililerine, tersane sahiplerine ve armatörlerimize, bu güzel fabrikayı gidip görmelerini ve değerlendirmelerini ısrarla tavsiye ediyorum.
Kendi motorlarımızı kendimiz yapalım, bu gururu yaşayalım.
MİLGEM Projesi’ne Milli Dizel Yakışır:
Deniz Kuvvetlerimiz, İstanbul (Pendik) Tersanesi’nde yüksek oranda yerli malzeme ile savaş gemisi inşaatını planlayarak bu projeye MİLGEM adını verdi. Başlangıçta, bir gazeteden öğrendiğime göre yerli katkı payı %37 olacakmış. Şayet doğru ise, bu yüzde başlangıç için bile oldukça düşük bir rakam.
Bir askeri geminin, ana ve yardımcı makinelerinin değerinin, toplam maliyetin en az yüzde 20’si civarındadır… Şayet bu gemilere konulacak ana ve yardımcı makineler, uygun bir lisansla, Türkiye’de üretilmeye başlanırsa, yerli katkı yüzdesi, yüzde elliyi aşar ve geminin, milli olma vasfı, daha anlamlı hale gelir. İnşa edilecek gemi adedini on olarak düşünürsek, bu on gemiye 20 adet ana makine, 30 adet de jeneratör dizeli konulacaktır ki, iki değişik güçte toplam 50 adet dizel motoru imalatı, motor sanayine geçiş için çok ciddi bir fırsattır.
Ben, 1978 senesinde, Camialtı Tersanesi’nde inşa edilecek sekiz adet 5.500 DWT’luk gemiye konulacak 24 adet dizel jeneratör ihalesini kazanan firmaya, motor parçalarının bir kısmının Türkiye’de üretilmek sureti ile montaj ve testlerinin Pendik’te yapılmasını, kabul ettirmiştim. Bu adım sayesinde, 1979 senesinde motor imalatı başlatılmış ve 1981 senesinde de, SULZER’den lisans alınarak büyük bir motor fabrikası kurulması mümkün olmuştur.
Deniz Kuvvetleri’miz Pendik-SULZER Motor Fabrikası’na tamirat yapabilmek maksadı ile ilaveten koyduğu tezgahları başka bir yere taşıyıp, fabrikayı orijinal haline getirir ve bir tamirattan geçirirse (ki bu süreç altı ila yedi ayda bitirilebilir), bu fabrika, MİLGEM motorlarının imalatı için hazır hale gelebilir. Motor ihalesini kazanacak yabancı firmadan eğitim desteği de alınarak, döner sermaye teşkilatının da çalıştırılması ile pek ala bu motorlar Pendik’te büyük oranda yerli katkı ile üretilebilir.
Üretim sırasında Eskişehir motor fabrikasının tecrübesinden, yan sanayi portföyünden de faydalanılabilir. Böylelikle, bütün gemiler aynı marka yerli dizellerle ve MİLGEM Projesi’nin ruhuna uygun bir şekilde donatılmış olur.
Deniz Kuvvetlerimizin MİLGEM ile ilgili çok değerli komutan ve mühendislerine bu önerilerimi, ilk önce bir Türk vatandaşı, daha sonra da bu tecrübeleri yaşamış ve çok daha kötü koşullarda başarmış bir mühendis ve idareci olarak, ülkeme faydalı olabilmek amacı ile yazıyorum.
Büyük bir uğraş vererek meydana getirilmiş Pendik-SULZER’in kapatılması gemi sanayimiz için büyük bir kayıp olmuş ve hepimizi çok üzmüş olsa da, inanıyorum ki, Deniz Kuvvetlerimizin çok değerli komutanları en sonunda kendilerine yakışanı yapacak ve bu eşsiz fabrikayı MİLGEM fırsatını da değerlendirerek Gemi İnşa Sanayi’mize yeniden kazandıracaklardır.
Harp gemilerimizi Türk motorları ile yürütmek kadar gurur verici bir duygu olabilir mi?…
Güzel Eskişehir
Motor fabrikasındaki incelemelerimiz bittikten sonra, Eskişehir’i gün boyu dolaştık. Eskişehir, sanki küçük bir PARİS olmuş. Bu şehrin güzelliğini anlatmak ayrı bir yazı konusu olur ama çok beğendiğimizi söylemekle yetineyim.
Prof Dr. Yılmaz Büyükerşen, Eskişehir’e adeta imzasını atmış. Eskişehir mucizesi, bir insanın bazı şeyleri nasıl değiştirebileceğinin güzel bir numunesi olmuş. Bu durum, belediyecilikte böyle, sanayide böyle, ülke idaresinde de böyle; yeter ki sayıları az da olsa ülkeleri için çalışıp didinen, eser bırakan bu fedakar ve değerli insanların kıymetini bilelim.
Eskişehir’den TÜLOMSAŞ’ın değerli Genel Müdür ve diğer idarecilerine teşekkür ve veda edip ayrıldık.
Sayın Büyükerşen’e de tebrik ve saygılarımı sunuyorum.