Uçak henüz icat edilip de hayatımıza girmeden evvel denizler en güvenli olmasa da en hızlı ulaşım yollarıymış. Uluslararası ticaret de genelde liman kentleri arasında yapılır, en hareketli ve renkli olanları ise hep limanların olduğu yerlere kurulurmuş. Bu limanların bir kısmı bugün halen yaşamaktaysa da büyükçe bir bölümü tarih sayfalarının arasında yok olup gitmiş, geride sadece yıkıntılarını ve kimi renkli efsanelerini bırakmışlardır. Günümüzde yok olmuş limanlara en güzel örneklerden birisi hiç kuşkusuz Antalya il sınırları içinde yer alan gözde turizm beldesi Patara’ya aittir.
Doğal güzelliği ile her yıl binlerce yerli ve yabancı misafiri kendisine çekerek görenleri büyüleyen Patara yüzyıllar evvel hatırı sayılır bir ticaret limanıymış. Doğu Akdeniz bölgesinin en önemli üç tahıl ambarından birisi de burada olup Anadolu’dan Roma’ya giden tahılların sevkiyatı da Patara’dan yapılırmış.
Limanlardan söz ederken onların dededen toruna aktarılan efsanelerine değinmeden geçmek olmaz. Konu efsane ve liman olduğunda da Poseidon’u anmamak mümkün değildir. Mitolojiye göre denizlerin hakimi olan Poseidon fırtınaların, azgın dalgaların ve depremlerin de tek sebebidir. Hal böyle olunca da bu liman şehirlerinde olumsuzlukların hemen hepsi Denizler Tanrısı olarak anılan Poseidon’a kesilirmiş. Tıpkı Patara limanının yok olması ile ilgili efsanede olduğu gibi.
Patara’da her şey yolunda gider ve insanlar da mutlu mesut yaşarlarken nedendir bilinmez günlerden bir gün Poseidon Patara halkına fena halde içerlemiş. Artık canı öyle mi istedi yoksa halk tarafından adanan kurbanlar mı yetmedi bilinmez ama gazaba gelen Poseidon üfleyip üççatallı yabasını sallayarak bölgede korkunç bir fırtına çıkartmış.
Günlerce devam eden bu tatsız duruma çaresiz kalan halk bir şey yapamadan öylece bakakalmış. Sonunda da her zaman olduğu gibi iş yine tecrübeli kahinlere düşmüş. Hepsi bir araya gelerek duruma çözüm üretmek için kafa kafaya vermişler ve ortak bir karar alarak buldukları çareyi halka açıklamışlar.
Kahinlerin önerisine göre bölgede yaşayan tüm hatun kişiler bir araya gelip el ele tutuşarak kilometrelerce uzanan bir duvar oluşturacaklarmış. Burada yer alan tüm kadınlar yüzlerini denize dönecek ve böylelikle de esen fırtınada etekleri uçuşacakmış. Ümit edilen oymuş ki kadınların eteklerinin uçuştuğunu gören Poseidon da utanarak üflemekten vazgeçecek ve fırtına da böylelikle kesilecekmiş.
Beklenen gün gelmiş. Ovanın tüm kadınları birer birer sahile inerek kilometrelerce uzunlukta sonu gelmeyen bir etten duvar oluşturmuşlar. Poseidon ise halen kızgınlıkla üfleyerek fırtınasını daha da şiddetlendiriyormuş. O üfürdükçe kadınların da etekleri açılıyor ama onlar yine de yılmaksızın bu rüzgara karşı duruyorlarmış. Denizlerin hakimi başlarda aldırmayıp estirmeye devam etmişse de kadınların pes etmeyip eteklerinin açılmasını umursamadan kıyıda durduklarını görünce üfürmekten vazgeçmiş. Fırtına dinmiş… Poseidon ise utanç içinde denizler altındaki sarayının yolunu tutmuş. İşin burasında şöyle bir şişinip ‘Kadının fendi…’ diye başlamak istiyorum ama yorumu sizin değerli zihinlerinizin takdirine bırakarak devam ediyorum.
Kent halkı her şeyi göze alıp yaşadıkları yeri kurtarmayı başarmışlar başarmasına da artık gemilerin yanaşabileceği bir limanları yokmuş. Ben diyeyim Poseidon’un gazabı, siz deyin fırtına nedeni ile güzelim liman kumlarla dolmuş. Gelen gemiler de yanaşamaz olunca Patara’nın ticari önemi giderek azalmış ve burada bir liman olduğu bile unutulmuş. Yıllar geçiyor ve hiçbir şey olduğu gibi kalmıyor. Patara da limanı kaybolunca güzelliği sayesinde kendisine başka bir çıkış yolu bulmuş. Her yıl bu beldeyi ziyaret eden binlerce turist de zaten bunun kanıtı değil mi?
Sevgiyle Kalın.