İnsanoğlu bu, duyguları değişken...
Sinirlenir, kızar, üzülür, mutlu olur. Ha unutmadan bir de aşık olur veya olduğunu zanneder.
Tüm duygularda olduğu gibi aşk da durduğu yerde durmaz.
Bazen son derece kuvvetli olan duygular bir süre sonra nedenli veya nedensiz ölür.
Hayatınızı vereceğinizi zannettiğiniz kişi gözünüzde korkutucu bir sıradanlığa bürünüverir. Bunları ona nasıl ve neden hissettiğinizi, bu çılgınlıkları yapmaya nasıl ikna olduğunuzu bir türlü anlayamaz şaşırırsınız.
Ancak kimi aşklar vardır ki size özel duygular yaşatır…
Yaşadıklarınızdan korkar, tehlikeli olduğunu düşünüp uzak durmaya çalışırsınız.
Bitirmeye karar verir, bitirir ve bittiğini zannedersiniz.
Hatta o denli kararlısınızdır ki ondan gelen mesajları okumaz, telefonlarına cevap vermez, inatla direnerek bu işin son bulduğunu kendinize kabul ettirmek için uğraşır durursunuz.
Siz vazgeçtiğini düşünerek bayram ededurun o bir köşede sinsice sizin en zayıf anınızı bekler. Yelkeninizi başka rotalara çeviremeden olduğunuz yerde sürüklenip dururken aniden geliveren bir mesaj, tesadüfi bir karşılaşma veya açılan bir telefona verilen bir cevap her şeyin yeniden başlamasına ve sizin de teslim olmanıza neden olur.
Üstelik durum bu kez daha vahim, duygular bir önceki dönemde yaşananlardan daha da kuvvetlidir.
Deniz ile yaşanan aşk da buna benzer bir duygudur işte. Tüm tehlikelerine, dalgasına, tehdidine, çektirdiği tüm eziyete rağmen bir zaman sonra insan yorgunluğunu atıp hiçbir şey olmamış gibi onunla yeniden kavuşma isteği ile dolar. Atlatılan fırtınalar, yaşanan olumsuzluklar unutulur. Geriye sadece engin mavilikler ile her zaman ve yeniden kucaklaşmaya duyulan özlem kalır.
Siz uzak durup unutmaya çalışırken o bir köşede hep sessizce kendisine dönülmesini bekler. Bunun için uzanıp size dokunmaz bile. Küskün bir aşık gibi sadece bakmakla yetinir. Suskunluğu ile provoke eder.
Bu duygunun adı aşktan başka bir şey olabilir mi sizce?
Bizler acente olarak daha çok mendil sallayıp uğurlayan pozisyonunda olduğumuzdan her ne kadar sevsek de görevimiz gereği denize çoğunlukla karadan bakmakla yetiniriz. Bizler de aşığızdır denize ama denizin gerçek sevgilileri kaptanlar ve deniz adamlarıdır.
Kolay değil elbette. Tüm hayatları denizde geçer. Gözlerini açar açmaz her sabah o derin maviliklerle kucaklaşır, fırtınalarına göğüs gererler… Kimi zaman çocuklarının doğduğunu bile denizde haber alırlar. Bayram, yılbaşı, doğum günü demeden her anlarını onunla paylaşırlar. Ta ki izin günleri gelip ailelerinin yanına dönene dek…
Döndüklerinde ilk birkaç haftayı onlar ile kavuşmanın heyecanı, yapılacak işler veya olan biten yeniliklerle geçirseler de bir süre sonra kan hareketlenmeye gözler denizi yeniden aramaya başlar.
Herkesin yapabileceği bir şey değil denizde koca bir hayatı sürdürmek. Yaşananlar kolay olmasa da deniz bağımlısı olmak pek zor değildir.
Dedim ya… Aşk bu… İçinde mantık olan aşk olur mu?
Tüm denizcilerimize sevgilerimle.