Devlet Denizyolları ve Limanları Genel Müdürlüğü II. Dünya Savaşının bittiği 1945 yılından sonra erdikten sonra artan yolcu sayısı elinde mevcut filo ile taşıyamayacağı anlaşıldığından Filosunu büyütmek için çalışmalara başlamış ve çalışır durumda yeni gemi almak için piyasa araştırması yapmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri’nin elinde kullanılmaya hazır gemiler olduğu görülmüş bunun üzerine II. Dünya Savaşından Çıkan Amerika Birleşik Devletleri’nin elinde ihtiyaç fazlası gemilerden 6 adet yolcu gemisi alınmıştır.
Bu altı gemi bir tanesi vardır ki hiç birine benzemiyor.
Diğer gemiler yolcu yük karışık bu ise çok farklı Newport News Ship building& Dry .Dock.Co tersanesinde 1927 yılında bir Kızılderili kabilesinin adı olan “ IROQUOIS “ adı ile inşa edildi.
Boyu 124,76 Metre 19.08 Metre derinliği 6.25 metre İlk sahipleri New York and Miami Steamship Corp. Daha sonra 1933'de Clyde Mallory Steamship Line. New York'ta firmasınca satın alınıyor ve Bu arada İkinci Dünya Savaşı başlıyor ve gemi Teselli anlamına gelen “ SOLAGE AH 5 “ ismi ile Amerikan Deniz Kuvvetleri'nde hastane gemisi oluyor. Yıl1946.
İki yanına kocaman birer kırmızı haç işareti boyanmıştı. Artık Pasifik sularındaydı.
Pearl Harbour baskınında, bu kırmızı haçlar sayesinde Japon uçaklarının müthiş saldırısından kurtulmayı başarmıştı. Adalarda sürüp giden kanlı savaşlarda yaralananları San Francisco'ya taşıyordu.
Modern bir ameliyathanesi vardı.
Sağladığı imkân ve verdiği hizmetlerle 25.000 Amerikan askerinin kurtarılmasını sağlamıştı.
Bu güzel ve biçimli gemi, 1948 yılı Ekim'inde Devlet Denizyolları ve Limanları Umum Müdürlüğü tarafından satın alındıktan sonra yapılan tadilatla 25 adet lüks mevki, 89 adet birinci mevki, 40 adet ikinci mevki, 5 adet de turistik kamaralı bir yolcu gemisi haline getirildi.
Bu güzel gemiye idarece ne isim verilmesi hususunda görüşmeler yapılırken bu güzel gemiye “ ANKARA “ ismi verilmesi gündeme geliyor fakat bir sorun vardır filoda ANKARA isimli bir gemi vardır eski S/S ANKARA gemisinin ismi S/S ÇORUM olarak değiştirildi ve yeni gemiye S/S ANKARA ismi verildi.
Bulunduğu tersanede tepeden tırnağa bakım ve onarım gördükten sonra İşletmenin tecrübeli Kaptanlarından 551 sicil sayılı Kaptan Seyfi GEZER tarafından İstanbul’a getirildi.
Önceleri siyah renkli idi sonra Beyaz’a boyandı. . Geminin yolcuları için ayrılan kısmı, tüm hacminin %80'ine yaklaşıyordu. Geniş bir sigara salonu, büyük bir barı, rahat yemek salonları ile S/S ANKARA ferah bir gemiydi. Ayrıca garajı da olduğundan yolcuların arabaları yan taraftaki kapaklardan içeriye alınabiliyordu.
Gemiyi Amerika’dan Kaptan Seyfi GEZER getirmişti. Fakat gemi sefere adı S/S ANKARA ile özdeşen Kaptan Şefik GÖGEN tarafından sefere çıkarılmıştı.
Şefik Kaptan 1902 yılında Mardin'de doğmuş.
Babası İshak Fethi, Süvari Paşası.
1908 yılında Erzincan ve Trabzon yoluyla İstanbul gelmişler.
İlkokulu Moda Saint Jozef'de okudum. Daha sonra İstanbul Sultanisine devam etmiş.
1917 yılında Macaristan'a gidip Macar Kral Lisesinde okumuş.
Gayesi daha sonra Balaton Gölü civarında bulunan Bahriye mekte-binde okumak istemiş Macaristan'da Bolşevik ihtilali olunca 1919 yılında Türkiye'ye dönmüş.
İstanbul'da Deniz Ticaret Bahriye Mektebi Âlisi’ne yazılmış ve bu okuldan 1922 Yılında mezun olmuş. Mezun olunca Gülnihal Vapuruna, mülazım kaptan olarak tayin olur.
Sonra Ege ve İzmir gemilerinde görev almış.. 1938'de Bartın gemisine süvari olmuş. Süvari olarak Ülgen. Tunç' Aksu gemilerinde çalışmış 1943 yılında. Amerika’ya gemi almak için heyetle görevlendirildi.
1947 yılında satın alınan İstanbul gemisinin süvariliğine.
1949 yılından emekli olduğu 1961 yılına kadar Ankara gemisinin süvarisi olarak çalışmış tecrübeli bin kaptandı.
S/S ANKARA topluma o kadar mal olmuştu gemiye binmek âdete bir sınıf atlamak anlamına geliyordu.
Kaptan Oktay SÖNMEZ Anılarda Gemiler adlı kitabında S/S ANKARA’dan şöyle bahseder. “ Gemi, o yılların beş yıldızlı bir oteli. Her şey pırıl pırıl. Hizmetler saat gibi. Orkestralar, partiler, dillere destan aşçıların tadı damaklarda kalan unutulmaz yemekleri, sürprizleri. Orada çalışanlardan "ANKARA'nın baş aşçısı", "ANKARA'nın kamara memuru", diye ayrıcalıklı vurgularla söz edilirdi. ANKARA'nın kamara memuru deyip geçmeyin. Swiss Otel'in Genel Müdürü kadar forslu biriydi.” Swiss Otel'in Genel Müdürü kadar forslu biriydi. Diye bahsettiği isminin geçtiği yerde hemen S/S ANKARA adının hatırlandığı Kamara Memuru Can baba
S/S ANKARA gemisinin rıhtımdan kalması. Rıhtıma yanaşması olay olurdu karşılayanlar, uğurlayanlar rıhtımı hınca hınç doldururdu gelişi ve gidişi günlük gazetelerinin 1. sayfasında mutlaka yer alırdı. Ankara'nın sefere çıkışı da, seferden dönüşü de gazete sütunlarında haber olurdu: "Batı Akdeniz seferine çıkan Ankara gemisi dün, şu kadar yolcusuyla Galata rıhtı-mında, Yolcu Salonu'ndan hareket etmiştir." Ya da, "Batı Akdeniz seferinden dönen Ankara dün şu kadar yolcusuyla limanımıza gelmiştir," diye... Bir keresinde Ankara İyon Denizi'nde ancak 30–40 yılda bir rastlanan şiddette bir fırtınaya çatmıştı da saatlerce dalgalarla çalkalanmaktan mutfaklarında sağlam ne yemek takımları kalmıştı, ne de cam eşya... Güverte-den yüzlerce ölü balık toplanmıştı. Bir gazete bu olayı, "Ankara beyaz gitti, sarı döndü!" başlığıyla vermişti. Çünkü dalgaların bordaya çarpmasından geminin yer yer boyası dökülmüş, altından sarı astarı çıkmıştı!
Farklı bir gemi idi S/S ANKARA Popülerliği sırf Türkiye’de değil Avrupa da geçerli idi Şefik Kaptan. En büyük özelliği gemiye yanaştıracağı limana tam zamanında yanaştırır ve tam zamanında kaldırırdı bu özelliği ile Türkiye’de olduğu kadar Akdeniz Limanlarında da tanınırdı. Bir Marsilya Limanından kalkışı vardır ki halen gemiciler arasında konuşulur.
S/S ANKARA zamanının en lüks gemilerinden biriydi. Ve Türkiye’nin ilk yüzme havuzlu gemisiydi
1950’li yıllarda Ankara ile Batı Akdeniz seferine, hele hele Gazeteciler Cemiyeti’nin bu gemiyle düzenlediği ta Norveç’e kadar uzanan gezi seferlerine katılmanın zevki başka bir şeyde yoktu. Bunda da sanırız gerçek bir deniz kurdu olan süvarisi Şefik Kaptan’ın da büyük payı vardı. 1961’de Denizyollarından emekli oluncaya kadar Şefik Kaptan Ankara ile bütünleşmiş gibiydi sanki. Bu güzel gemi Amerika’ya gitti. Kuzey Buz Denizi’ne çıktı. Son zamanlarda bir ara Swan adlı bir yabancı firmaya kiralandı, Ege adalarında, Yunan sularında çalıştırıldı.
S/S ANKARA’nın dillere destan aşçıların tadı damaklarda kalan unutulmaz yemekleri gümüş kaplama çatal bıçaklar ve yemek takımları, kristal bardakları kaliteli porselen takımları
Foto: Gazeteciler Cemiyeti’nin bu gemiyle düzenlediği sefere gidebilmek bir olaydı;
Foto: zamanın meşhur mankenlerinin katıldığı defileler...
Foto: zamanın meşhur sanatçılarının verdiği konser
Hep adından söz ettirmiştir. Lüks kamaraları, o zamana kadar hiçbir gemide görülmeyen çocuk oyun salonu, adeta bir hastanenin acil servisini andıran reviri; çalıştığı sürece
Denizyollarının en itibarlı gemisi idi burada kaptanlık yapmak mesleki bilgi olarak doruğuna çıkıldığının ispatı idi ve gururla poz verirdi gemide Kaptanlar tıpkı Namık Asena Kaptan gibi...
Şirket filosu içerisinde öyle itibarlı öyle saygın bir yeri vardı ki Şirketinin tanıtım broşürlerinde ismi hep “ AKDENİZ GÜLÜ “ olarak yer alırdı.
Her şeyin bir sonu vardır gemilerinden Akdeniz’in gerçek kraliçesi Ankara'nın sökülmesi, haklı olarak onunla yolculuk yapmış olanları üzdü. Ama en çok üzülen kişi, yıllarca süvariliğini yapmış olan Şefik Kaptan oldu. O sıralarda Koçtuğ firmasında çalışmakta olan yılların denizcisi Şefik Göğen, sevgili Ankara'sının söküleceği haberini Deniz Tarihçisi Yazar Eser Tutel’lin ağzından öğrendiği gün, bir yakınını kaybetmiş gibi sarsılmıştı.
S/S ANKARA'nın 1977 Ekim'inde denizlerdeki koşusu sona erdi. 1978'de Haliç doklarına bağlandı ve tüm güverte üstü yapıları söküldü, kesilip biçildi. 1979 Mart'ında bir römorkör yedeğinde İzmir'e doğru çekilirken Akdeniz'in Beyaz Gülü her tarafını kızıl pas bağlamış ölü bir balina gibiydi. Onu kimse tanımadı bile. Orası burası kesilmiş, ölümcül bir ameliyattan çıkmıştı ve sonunda 5 Mayıs 1981'de Aliağa'da Makine Kimya'nın kaynakçılarının elinde, son nefesini verdi.
Şefik Kaptan ise 22 Kasım 1989'da aramızdan ayrıldı. Hiç kıyısı olmayan denizlere doğru uzaklaşıp ufkun ötelerinde gözden kayboldu... S/S ANKARA’dan geriye Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş Tarih ve Sanat Merkezi’nde sergilenen Dümeni ile Çorlulu Ali Paşa Camii’nin şadırvanın çatısında bulunan kurşunlar kaldı.