Limanlarımızda 1990’lı yıllara gelindiğinde kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerindeki aksamalar nedeniyle yaşanan sıkıntıları gidermek üzere, özel kuruluşlara da bu hizmetleri yapmaları için izinler verildi.Özel kuruluşlar, modern kılavuzluk istasyonları, kılavuz motorları, römorkörler ve palamar motorları yatırımlarını çok süratle yaptı, çağdaş bir anlayışla hizmet vermeye başladı. Bunun sonucunda, özel kuruluşların hizmet vermeye başladığı limanlarda, daha önce ülkemizi milyonlarca dolar ekonomik kayba uğratan sıkıntılar ortadan kalktı ve verilen iyi hizmetler Türkiye’ye milyonlarca dolar katma değer sağladı. Özel kılavuzluk ve römorkaj teşkilatları, limanlarımızdaki sıkıntıları ortadan kaldıran ve Türkiye’nin önünü açan milyon dolarlık yatırımları, 1994 TDİ Liman Hizmetleri Tarifesini uygulayarak elde ettikleri ve ileride elde edecekleri gelirlere dayanarak yaptılar.Özel teşkilatlar çalışmaya başladıktan sonra, “bazı acente ve armatörler”, bu teşkilatlardan %50-60’lara ulaşan “komisyon” isteklerinde bulundular. Karşılanması mümkün olmayan bu isteklerini elde edemeyen bir grubun öncülüğünde, dünyanın hiçbir yerinde belirli sebepler nedeniyle “kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerini vermesine izin verilmeyen”, bazı “acenteler”, bu işleri yapmak üzere bir şirket kurdu.Kurulan bu şirket, İzmit Körfezi’nde kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerini yapmak üzere 1998 yılında başvuruda bulundu. Ancak, bütün dünyada olduğu gibi “bir bölgede bir kılavuzluk teşkilatına izin verilmesi” nedeniyle izin alamadı. Bunun üzerine bu grup, konuyu İstanbul Deniz Ticaret Odası gündemine taşıdı, rekabet isteklerinde bulundu, Danıştay’a Yönetmelik iptal davaları açılmasını sağladı, Rekabet Kurumuna şikâyetlerde bulundu, fakat hiçbirinde istediğini elde edemedi. Çünkü istekleri hukuka ve bütün dünyadaki uygulamalara aykırıydı.Bunun üzerine, “madem bize yaramıyor başkasına da yaramasın” mantığıyla hareket edilmeye başlandı. Yıllarca kamu kuruluşlarının tarifelerine ses çıkarmayanlar bu kez, Türk Limanlarındaki Kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri ücretlerinin çok yüksek olduğunu ve bunun ülkemize zarar verdiğini ileri sürdüler. İddiaları arasında en dikkat çekenleri “Kılavuzluk ve römorkaj ücretlerinin yüksekliği nedeniyle ülkemize transit yüklerin çekilemediği” ile “Ücretlerin yüksekliği navlunları yükseltiyor bu da tüketiciye olumsuz olarak yansıyor” idi. 2003 yılında Denizcilik Müsteşarlığı tarafından yapılan Liman Hizmet Tarifeleri ile kılavuzluk ve römorkaj ücretleri ortalama %50 oranında düşürüldü.Transit yük taşıyan gemilere de daha düşük ücretler uygulanarak, transit yük teşvik edildi. (Transit yüklerin tercih ettikleri limanlar genel olarak gidecekleri yere coğrafi yakınlığa bağlı olduğundan, 2003 Tarifesinden sonra limanlarımıza gelen transit yük artışının – genel trafik artışından soyutlanmış olarak- ne kadar olduğu araştılmalıdır).Yine 2003 Tarifesinde “kabotaj” hattında çalışan gemilere de yüksek oranda indirimler yapılarak kabotaj taşımacılığı da desteklendi.Navlunlar ise iddia edildiği gibi “kılavuzluk ve römorkaj ücretleri”ne bağlı olarak çıkıp inmemektedir. Çünkü bu ücretler hem navlunlar içinde çok küçük bir yüzde tutarlar hem de navlunları asıl belirleyen dünya ticareti koşullarıdır. Zaten, 2003 yılında hizmet ücretlerinde yapılan ortalama % 50 indirimden sonra, navlunlar da inmemiştir. Tam tersine, ana belirleyici öğesi dünya koşulları olduğu için, navlunlar 2003 yılından bugüne çok yükselmiştir. Acente ve armatörlerimiz, son yıllarda dolarda yaşanan değer düşüşünün getirdiği kayıpları, kendileriyle ilgili tarifeleri Dolardan Öroya bire bir (aynı rakamlarla) geçirerek ya da geçirilmesini sağlayarak dengelediler. Ancak bilinen çevreler yukarıda açıkladığımız nedenlere bağlı olarak, Liman Hizmetleri Tarifesi’ndeki Öroya geçilmesi için Denizcilik Müsteşarlığı’nın yaptığı düzenlemeye şiddetle karşı çıktılar. Oysa Denizcilik Müsteşarlığı’nın açıkladığı Tarifede, 2003 tarifesindeki Amerikan Doları rakamları (bire bir Öro’ya çevrilmemiş) 1,52 kuruna bölünmüş, kılavuzlukla ilgili ücretler bu şekilde tespit edilmiş, römorkaj ücretleri için ise bulunan rakamlara Yaklaşık % 30 dolayında bir zam yapılmıştır. Bu durumda, (bir önceki tarifeye göre zaten % 50 düşürülmüş olan) 2003 Tarifesinin yürürlüğe girdiği 01 Ağustos tarihindeki Dolar/ Öro paritesi 1,1323 olduğundan ve yeni tarifeye dönüştürmede ise 1,52 paritesi kullanıldığından, “Kılavuzluk” ücretlerinde 2003 yılına göre döviz bazında % 25,5 oranında bir düşme daha yapılmış olmaktadır. Buna göre örneğin, 01.08.2003 tarihinde bir kılavuzluk hizmeti için 1.000 $ ödeyen bir yabancı armatörün kasasından 1.000 $ / 1,1323 = 883,15 € çıkmaktayken, yeni hazırlanan Tarifede 1.000 $ / 1,52 = 657,89 € çıkacaktır. Yani aradan beş yıl geçtikten sonra, bir yabancı armatör 2003 yılında 1.000 $ ödediği bir kılavuzluk hizmeti için - % 25,5 daha düşük Öro ödeyecektir. Aynı hesaplamaları römorkaj hizmetleri için yaparsak: 1.000 $’lıl bir römorkaj ücreti 01.08.2003 tarihinde 1.000 $ / 1,1323 = 883,15 € etmekteydi. Yeni Tarifede ise 1.000 $ / 1,52 = 657,89 € olmuş ve bunun üzerine % 30 oranında bir zam yapılmış olduğundan bu 657,89 + (%30) 197,36 = 855,25 €’ ya yükselmiştir. Ancak, aradan beş yıl geçtikten sonra, bir yabancı armatör 2003 yılında 1.000 $ ödediği bir römorkaj hizmeti için de yine - % 3,15 daha düşük Öro ödeyecektir.2003 Tarifesi ile Avrupa, Akdeniz ve Karadeniz ülkeleri limanları içinde en ucuz liman tarifelerine sahip hale gelen Türkiye için yeni tarife ile bu ücretlerin daha da düşürülmesini anlamak zordur. Üstelik, Ülkemize gelen gemilerin yaklaşık % 85’i yabancı bayraklı olduğuna göre, 2003 yılına göre daha da düşürülmüş bu kılavuzluk ve römorkaj tarifeleri ile biz ülkemize girecek geliri önlemiş, düşürmüş ve yabancı bayraklı armatörü desteklemiş olmuyor muyuz? 1990’lı yılların başında ülkemizde yaşanan ve kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerinin yeterli verilmemesi nedeniyle, gemi beklemeleri yüzünden Türkiye’nin dışarıya ödediği milyonlarca dolar “demoraj” ücretlerini, yaptıkları milyon Dolarlık yatırımlarla ortadan kaldıran, ülkemize büyük bir modern römorkör, kılavuz ve palamar motoru filosu kazandıran özel teşkilatları cezalandırmış olmuyor muyuz?Çünkü, son beş yıl içinde Dolar bazındaki tarifelere göre alınan YTL karşılıkları, Doların değer kaybetmesine bağlı olarak, % 70 oranında düşmüş, kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri veren teşkilatların YTL gelirleri de bu oranda azalmıştır. Buna karşılık, bu yıllar içinde ülkemizde yaşanan enflasyon nedeniyle maaşlar, elektrik vb. gibi bütün harcamalar artmış, petrol dünyada rekorlar kırmış ve şirketlerin giderlerinde büyük oranda yükselişler olmuştur. Kısaca, Tarife Dolar bazında olduğundan, Doların değer kaybına bağlı olarak, şirketlerin gelirleri YTL olarak azalırken, tam tersine giderleri yükselmiştir. Yeni hazırlanan tarifede, 2003 Tarifesindeki Dolar değerleri 1,52 paritesine bölünmek yerine, şayet aynı rakamlarla bire bir Öro’ya çevrilseydi ne olurdu, ona da bir bakalım. Örnek verirsek, Tarife bire bir Dolardan Öro’ya çevrilse ve 1.000 $’lık bir hizmet 1.000 € olsa idi: 01.08.2003 tarihinde (Merkez Bankası alış kuru ile) 1.411,80 YTL olan hizmet karşılığı, (örneğin) 08.09.2008 tarihindeki kur ile 1.761,30 YTL edecekti. Bu durumda zam oranı YTL bazında % 24,75 olacaktı. Peki son beş yıl içinde YTL bazında yaşanan enflasyonun toplam oranı ne kadar? Bu zam oranı enflasyon düzeltmesi yapıldığında 2003 yılındaki satın alma düzeyine erişebiliyor mu? Son beş yıl içinde Doların % 70 değer kaybetmesi yüzünden yaşanan gelir kayıplarından ve karşılanmasından söz etmiyoruz bile. Yalnızca, 2003 yılında % 50 oranında düşürülen Tarifelerdeki YTL değerine ulaşılmasından söz ediyoruz, o değerin korunmasından bahsediyoruz. Yapılan yatırımların korunması, on yılını dolduran yatırımların yenilenmesi ve kapasite artışının gerektirdiği ek yatırımların yapılması gerekiyor. Dünyadaki eğilime uygun olarak limanlarımıza gelen gemilerin boyutları giderek büyüyor, yeni yapılan tesislerden ötürü limanlardaki manevra alanları giderek daralıyor ve bütün bunlar daha güçlü, daha kıvrak, daha üstün teknolojiyle donatılmış römorkörler gerektiriyor. Liman Hizmet tarifelerini düşük tutarak, ülkemize girecek dövizi engelleyerek bu yatırımlar yapılabilir mi? Ülkemizin tekrar 1990’lı yılların başındaki gemi beklemelerinin, kazalarının yaşandığı ortama geri dönmesini isteyenler olabilir mi?
Şimdi 2003 yılında Liman Hizmet Tarifeleri’nin düşürülmesi için uğraşan ve bugün Denizcilik Müsteşarlığının yaptığı, yukarıda incelediğimiz ve 2003’e göre bile geriye düşen bir Tarifeye “yüksek oranda zam yapıldı” diyerek karşı çıkanlara sesleniyoruz:
Aslında öyle olmadığını bilecek en iyi konumda olmanıza rağmen, kamuoyu oluşturmak için “Liman Hizmet Tarifeleri çok yüksek olduğundan navlunlar da yüksek, bu ise tüketicinin zararınadır” ya da “Liman Tarifeleri yüksek olursa bu navlunları da yükseltir” diyordunuz. 2003 yılında Liman Hizmet Tarifeleri % 50 oranında düşürüldü. O günden bugüne kadar navlunlarda herhangi bir düşme olmadığı gibi, (aslında çok daha başka faktörlerin etkisiyle oluştuğu ve liman ücretlerinin bu etkiler içindeki yerinin devede kulak olmasından ötürü), navlunlar bugün çok yükseklerde.Türk limanlarında kılavuzluk ve römorkaj ücretleri çok yüksek olduğundan “transit yükleri” limanlarımıza çekemiyoruz” diyordunuz. 2003 yılında hem Tarifeler % 50 düşürüldü hem de, “transit” yük gemilerine ayrıca indirimler sağlandı. Ve transit yük gemilerine sağlanan indirimler devam ediyor.Kabotaj gemilerine en düşük Tarife uygulandı. Türk gemilerine özel indirimler istendi, bu istekler özel teşkilatlar tarafından olabildiğince yerine getirildi. Dolayısıyla Türk bayraklı gemilerin olumsuz yönde etkilenmesi söz konusu değil.Öte yandan: “Ülkemizin limanlarına gelen gemilerin % 85’ini yabancı bayraklı gemiler oluşturuyor. Dolayısıyla, Tarifelerin gereğinden fazla düşük tutulması, Türkiye’ye girecek döviz gelirini önler ve bu düşük Tarifenin ülkemize hiçbir yararı yok.Türkiye 1990’lı yılların başında yaşadığı sıkıntılara geri dönerse bundan ülkemizin göreceğinin yanında, en çok zarara uğrayacaklar, Liman Hizmet Tarifeleri’nin 2003 düzeyinden bile daha aşağı düşürülmesi için uğraşanlar olacaktır.
“Bu gelirleri biz elde edemiyorsak, kimse etmesin” zihniyeti hem ülkemize hem kendilerine zarar verecek noktalara gelmiş bulunuyor. Pirius zaferlerinin kimseye yararı yok. Sayın Halim Mete’den duyduğum deyişle “Bizler aynı tavanın balıklarıyız”. Sektörde, kişisel çekişme ve hınçları bir yana bırakıp, sağduyu ile ülkenin menfaatlerini, kendilerine de zarar verecek kısır çekişmelerin üstünde tutacak kişilerin çoğunlukta olduğuna ve artık bu kısır çekişmelere son verilebileceğine, mantığın galip geleceğine inanıyorum.
*25 eylül 2008 Tarihli Dünya Gazetesi Perşembe Rotasında yayınlanmıştır.