30 Ocak 2007 tarihli Milliyet gazetsinde çıkan bir habere göre 2005 yılının Kasım ayında Karadeniz’de bulunan üç tane doğalgaz arama platformu batmış! Bunu okur okumaz internetin sağladığı muhteşem imkanlarla arşivleri taradım ve hakikaten Milliyet gazetesinin 17 Kasım 2005 tarihinde üç doğalgaz arama platformunun Akçakoca açıklarında battiğni haberini verdiğini gördüm. Bu olayın ortaya çıkması yine aynı habere göre CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın soru önergesiyle oldu.
Fakat TPAO ve Enerji Bakanlığı platformlarının batmadığını sadece deniz tabanındaki bir borunda eğilme olduğunu ve bunun kaynak yapalarak düzeltilebilceğini söylediğini gazete yazdı. Oysa aradan 1.5 seneden fazla zaman geçti ve yine Milliyet gazetesinin verdiği aşağıdaki bilgiye göre :
“Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun (YDK), Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na (TPAO) ilişkin incelemesi Akçakoca kıyılarındaki üç doğalgaz platformunun battığını ortaya koydu. Kurulun raporuna göre, platformlar mühendislik hatası ve çalışanların sorumsuzluğu nedeniyle batarken 24 milyon dolarlık zarar meydana geldi.”
Olayın çok daha önemli olduğu ortaya çıktı. Bu haber hem başka gazetelerde ve hem de NTV tarafından yayınlandı.
Bu haberleri doğru mı anladım diye bir kaç kere okudum. Değil bir tane doğal gaz arama platformunun, tamtamına üç tane dev platformun batması inkar ediliyor. Bu nasıl olur? Bahsini ettiğimiz platformlar balıkçı kayıklar değil— tonlarca ağırlıkta dev yapılar !
Gecikmiş de olsa gerçek ortaya çıktı ve bu çok önemli konu hakkında Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu bir rapor hazırldı. Raporu henüz görme be okuma fırsatım olmadığından ancak gazetenin verdiği bilgileri aktarabiliyorum:
“NTV'nin haberine göre raporda, üç platformun da battığı net biçimde dile getirildi. Raporda Karadeniz'de Akçakoca açıklarında doğalgaz aramak amacıyla kurulan üç platformdan önce Akkuyu-1'in, hemen ardından da Ayazlı-2 ve Ayazlı-3'ün kaza geçirdiği kaydedildi.
Raporda, kaza nedeni olarak mühendislik hatası gösterilirken, sorumluluğun tamamen Amerikan Madison firmasına ait olduğu vurgulandı.”
“Akkuyu-1 platformunun Temmuz 2005'te batmasına rağmen ders alınmadığına işaret edilen raporda, diğer iki platformun da gerekli tedbirler alınmadan denize bırakılmaları nedeniyle battıkları belirtildi. TPAO'nun toplam zararının 24 milyon doların üzerine çıktığı vurgulanan raporda, zararı ödemesi gereken Amerikan firmasının sorumluluğu kabul etmediği de ifade edildi.”
Karadeniz’de arka arkaya üç dev platformun ihmal yüzünden batması birçok açıdan vahim bir olay, fakat belki en önemlisi denizde ve kıyıda oluşturabileceği çevre kirliliği riski. Petrol ve doğalgaz arama platformlarının faaliyetleri ve ömürleri bitince bertaraf edilmeleri uluslararası çevre düzenlemelerinin önemli konular arasındadır. Bugün başta Kuzey Denizi ve Meksika Körfezi olmak üzere dünyada binlerce petrol ve doğal gaz arama platformu faaliyettedir. Ama bunlarla ilgili önemli hukuki düzenlemeler ve standartlar getirilmektedir.
Benim üzerinde durmak istediğim konu Karadeniz gibi çevresel açıdan dünyanın en hassas denizinde petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerinin gerekli standartlara uygun yapılıp yapılmadığıdır. Aslında, hem ulusal olsun hem bölgesel olsun bu önemli ve çevre açısından riski yüksek faaliyetler için olan mevzuat yetersizdir.
Çevre’yı korumak herkezin sorumluğudur. 2872 Nu.’lu Çevre Kanunun 3. Maddesi “a” bendine göre
Başta idare, meslek odaları, birlikler ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup bu konuda alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdürler.
Ne varki, Türkiye’de Çevre Kanunun 10. Maddesine göre petrol arama faaliyetleri ÇED kapsamı dışında tutuldu. Oysa, söz konusu faaliyetlerin çevreye ne tür etkileri olacağını saptamak ve bunların önlenmesi veya azaltılması için tedbirler alınmasını sağlamak ÇED raporlarının fonksiyonları arasındadır.
Ayrıca, bölgesel olarak Türkiye’nin de taraf olduğu “Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması (Bükreş) Sözleşmesi’ne göre:- Karadeniz’I çevre kirliliğne karşı koruma yükümlüğümüz var dır. Petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine ilişkin olarak 11. Madde kıta sahanlığında yapılan faaliyetlerden doğan kirlenme için taraf her ülkeyi en kısa zamanda bu tür faaliyetlerden doğabilecek deniz çevre kirlenemesine karşı hukuki düzenleme yapmakla yükümlü kılmışlardır ve bu hukuki düzenlemelerle de ayrıca bölge deki ülkeler arasında uyun sağlamak zorunludur.
Maalesef bu konuyla ilgili olarak henüz bir adım atılmadı. Sade Türkiye’ye ilgilendiren bir konu değil çünkü Karadeniz’in kıyısı olan başka bölgelerdede de petrol ve doğal gaz arama faaliyetleri devam etmektedir ve artacaktır.
Bir örnek vermek gerekirse, açık denizde faaliyet yapan petrol ve doğal gaz platformlarının çevreye verdiği muhtemel zararların önlenmesi açısından en gelişmiş bölgesel mevzuat Kuzey Denizi ülkelerinin taraf oldukları OSPAR (Oslo-Paris) Komisyonunun uyguladığı Offshore Oil and Gas Industry Strategy dir. Bu stratejinin amacı açık denizde yapılan bu tür arama faaliyetlerine karşı deniz çevresini ve insan sağlığını korumaktır.
Herşey bir yana bu platformların batmasıyla ilgili herhangi bir hukuki işlem yapılacak mı? Ceza verilecek mi? Bu platformların “ihmal” sebebiyle batması deniz kirliliğine sebep oldu mı? Çevre Kanununun 28. maddesine göre çevreye zarar verenler kusur aranmaksızın sorumlu tutuluyor. Peki, 17 Kasım 2005 tarihi akabinde çevre kirliliği ile ilgili herhangi bir inceleme yapıldı mı?
“Gemi ve Deniz Araçalrına Verilecek Cezalarda Suçun Tespiti ve Cezanın Kesilmesi Usulleri İle ullanılacak Makbuzalara Dair Yönetmelik” ‘ın 12. Maddesine göre kirlenme mahallinde suçun tespiti için :
A - Kirleten gemi ve deniz vasıtasının olay mahallinde bulunduğu
durumlarda;
a) Kirlenen mahallin ve kirleticinin yeteri kadar fotoğraf, film
ve video çekimi ile tesbiti yapılır,
b) Kirlenen mahalden ve kirleticiden yeteri kadar numune alınır.
c) Alınan numuneler özel kaplarına konarak üzerleri mühürlenir,
d) Geminin ve deniz vasıtasının tonajına göre form (A) ya da (B)
doldurulur,
e) Alınan numuneler en yakın yetkili standart laboratuvara tahlil
için vakit geçirmeksizin iletilir,
f) Alınan numuneler standart laboratuvarda derhal
değerlendirilerek sonuç bir rapor ile bildirilir,
g) Tesbit tutanağı düzenlenir.
B - Kirleten gemi ya da deniz vasıtasının kirlenme mahallinden
uzaklaşıp karasularımız, serbest ve münhasır ekonomik bölgeler içinde
olduğu durumlarda:
Kirlenme mahallindeki idari ceza vermeye yetkili amirlerce;
a) Kirlenen mahallin yeteri kadar fotoğrafla tesbiti yapılır,
b) Kirlenen mahalden yeteri kadar numune alınır,
c) Alınan numuneler özel kaplarına konularak üzerleri mühürlenir,
tarih, saat, numune alınan yer belirtilerek etiketlenir,
d) Alınan numuneler tahlil için en yakın yetkili standart
laboratuvara derhal gönderilir,
e) Tesbit tutanağı düzenlenir,
f) Durum, vakit geçirmeksizin hakkında ceza uygulamak üzere
kirleten gemi veya deniz vasıtasının bulunduğu mevkideki idari ceza
vermeye yetkili makama bildirilir.
Gemi veya deniz vasıtasının bulunduğu mevkideki idari ceza vermeye
yetkili amir tarafından;
a) Fotoğrafla tesbit yapılır,
b) Kirleticiden yeteri kadar numune alır,
c) Alınan numuneler özel kaplarına konularak, üzerleri mühürlenir,
tarih, saat, yer, numune alınan yer belirtilerek etiketlenir,
d) Alınan numuneler tahlil için en yakın yetkili standart labora-
tuvarlara gönderilir,
e) Geminin veya deniz vasıtasının tonajına göre (A) ya da form (B)
doldurulur,
f) Tesbit tutanağı hazırlanır, ilgililere imzalattırılır.
C - Kirleten gemi veya deniz vasıtasının kirlenme mahallinden
uzaklaşıp, karasularımızın, münhasır ekonomik bölge veya serbest
bölgelerin dışında olduğu durumlarda:
Kirlenme mahallindeki idari ceza vermeye yetkili amirlerce;
a) Kirlenen mahallin yeteri kadar fotoğrafla tesbiti yapılır,
b) Kirlenen mahalden yeteri kadar numune alınır,
c) Alınan numuneler özel kaplarına konularak, üzerleri mühürlenir,
tarih, saat, numune alınan yer belirtilerek etiketlenir,
d) Alınan numuneler tahlil için en yakın yetkili standart
laboratuvara gönderilir,
e) Tesbit tutanağı düzenlenir,
f) Olay mahallin en büyük mülki amirine bildirilir.
Bunlar yapılıdı mı?
Türkiye için enerji kaynakları bulmak önemli bir milli meseledir. Şüphesiz dışa bağımlılığın birçok açıdan olumsuz etkileri vardır. Dolayısiyle kendi sınırlarımız içinde petrol ve doğal gaz bulma faaliyetlerine devletin destek vermesini, teşvik ve kolaylık göstermesini anlayışla karşıliyorum. Ne var ki, destek verirken, teşvik ve kolaylık sağlarken çevre ve insan güvenliğinden ödün verilmemesi gerekiyor. Çünkü sonunda bunun faturası daha da pahallı olacaktır.