AB’nin Gelecekteki Denizcilik Politikaları Hakkında Yeşil Kitap
Avrupa Birliği Komisyonu; 7 Haziran 2006 Tarihinde “Birlik için bir Denizcilik Politikasına doğru: Okyanuslar ve Denizler için bir Avrupa vizyonu” başlığı altında bir “Yeşil Kitap” yayınladı.
Yeşil Kitap; Arthur C. Clarke’a atfedilen “Dünyamız okyanuslarla kaplıyken onu yeryüzü diye adlandırmak hiç de doğru değil” sözleriyle başlıyor ve şu bölümlerden oluşuyor:
Giriş
Denizciliğin sürdürülebilir kalkınmasında AB’nin liderliğini sürdürmek
Yeşil Kitap (Green Paper) Nedir?Avrupa Birliği Komisyonu tarafından belli bir konuyu Avrupa Birliği ülkeleri düzeyinde tartışmaya açmak ve bütün tarafların fikir üretmelerini sağlayarak konuyu olgunlaştırmak amacıyla hazırlanan temel yazılardır. Bu danışma süreci sonucunda Birliğin faaliyetlerini yönlendirmek amaçlı Beyaz Kitap meydana çıkabilmektedir. Bu açıdan bakıldığında Yeşil Kitap, Avrupa Birliği Komisyonu’nun bir “niyet göstergesi” olup mevcut politikalar açısından uyulması zorunlu bir belge değildir, ancak “Beyaz Kitap” haline dönüşmesi durumunda bağlayıcı olabilmektedir. Yine de gelecekteki politikaların oluşumuna basamak teşkil eden en önemli belge olarak Yeşil Kitap süreci önemli bir süreç sayılır.
Rekabetçi bir denizcilik endüstrisi
Deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı için deniz çevresinin önemi.
Bilgi ve teknolojide en önde olmaya devam etmek.
Değişen koşullara göre yenilenmek.
Avrupa’nın deniz ticareti becerilerini geliştirmek ve sürdürülebilir denizcilik istihdamını genişletmek.
Mevzuat altyapısı.
Branşlaşmak.
Sahil bölgelerinde yaşam kalitesini en üst düzeye çıkarmak.
Sahil bölgelerinin yaşamak ve çalışmak için cazibe merkezi olmalarını arttırarak sürdürmek.
Kıyısal risklere uyum sağlamak.
Kıyısal turizmi geliştirmek.
Sahil/Deniz arabirimini yönetmek.
Okyanuslarla ilişkilerimizi yönetecek araçları ortaya koymak.
Çoğul etkinliklere veri sağlanması.
Büyüyen denizcilik ekonomisi için uzamsal planlama.
Sahil bölgeleri için azami mali desteğin sağlanması.
Denizcilik İdaresi.
AB içerisinde politika üretme.
Hükümetlerin açık denizlerdeki etkinlikleri
Küresel etkinlikler için uluslar arası kurallar.
Coğrafi gerçekleri hesaba katabilmek.
Avrupa’nın denizcilik mirasına sahip çıkmak ve Avrupa’nın denizcilik kimliğini yeniden doğrulamak..
Konunun irdelenmesi-Danışma süreci.
Yeşil Kitabın genel incelemesi
Yeşil kitap oluşturuluncaya değin; AB içerisinde deniz taşımacılığı, endüstri, sahil bölgeleri, açık deniz enerji, balıkçılık bölgeleri, deniz çevresi, sosyo-ekonomik uyuşum ve diğer benzeri alanlar için üretilen politikalar birbirinden bağımsız olarak geliştirilmekte idi ve bu politikaların birbirine destek olacak şekilde nasıl bir araya getirileceği konusunu inceleyen yoktu. Bütün bu unsurları bir araya getirerek AB için okyanuslarla ilgili bir yön çizmek için zaman olgunlaşmıştı. Yeşil Kitap; AB’nin okyanusları ve denizleri bir bütünün birbirleri ile iletişimde olan organik parçaları şeklinde görerek gelecekteki denizcilik politikalarını şekillendirmesi için bir tartışma ortamı ortaya koymayı amaçlamaktadır.
1. Giriş bölümü
Yeşil Kitap’ın giriş bölümünde denizcilik politikalarının Lizbon stratejisi çerçevesinde şekillenmesi gerektiği vurgulanarak AB’nin gayrisafi hasılasının %40’ının denizcilik bölgelerinden elde edildiğine değinilmektedir.
Bununla birlikte; AB vatandaşlarının denizler ve okyanusların önemi konusunda yeterince bilgi sahibi olmadığına işaret edilmekte; AB vatandaşlarının suyun kritik önemini bildikleri, ancak içlerinden pek azının bu suyun denizler ve okyanuslardan yağmur veya kar olarak yoluyla sürekli bir döngüyle geri kazanıldığı bağlantısını kurduğu örneği verilmektedir.
AB vatandaşlarının bir yandan iklim değişiminden endişe ederken okyanusların iklimleri düzenlemekteki rolünü yeterince algılmadıkları belirtilmektedir.
2. Denizciliğin sürdürülebilir kalkınmasında AB’nin liderliğini sürdürmek
Bu bölümde denizcilik ekonomisinin ekonomik önemi ve büyüme durumu incelenmekte ve rekabet gücünün kaynakları tanımlanmaktadır. Sonrasında ise ekonomik sektörler ile hukuksal altyapı arasındaki ilişkiler ele alınmaktadır.
Deniz taşımacılığı ve limanlar uluslar arası ticaret ve mal değişimi için temel teşkil eder. AB’nin dış ticaretinin %90’ı ve iç ticaretinin %40’ı denizyoluyla yapılmaktadır. Dünya toplam filo tonajının %40 ına sahip olan AB ülkelerinin bu küresel endüstrideki liderliği tartışılmaz niteliktedir. AB limanlarında yılda 350 milyon yolcu taşınmakta ve 3,5 milyar ton yük elleçlenmektedir.
Ayrıca hızla küreselleşen dünyada denizcilik sektörlerinin büyümelerini ancak değişik ürünler temelinde sürdürebilecekleri gerçeğine dikkat çekilmektedir Bu konuda Birliğin araştırma ve yenilikçiliğe ağırlık veren ve bunları özendiren bir şekilde programlarını düzenlemesi önerilirken, Üye Ülkelerin faaliyetleri ile ilgili Birliğe daha fazla eşgüdüm içerisinde olmaları istenmektedir.
Yine bu bölümde AB ülkelerinde 350 bin kişinin limanlarda ve limanlarla ilgili hizmet sektöründe çalışmakta olduklarına ve yıllık 20 Milyar Euro tutarında bir katma değer yarattıklarına değinilmektedir. Ayrıca denizcilik sektörünün gemi inşa ve yan sanayi gibi sektörler için de yardımcı sektör olduğu dile getirilerek sigortacılık, bankacılık, brokerlik, klas kuruluşları ve danışmanlık gibi denizcilik sektörünün destekçisi olan hizmetlerde de Avrupa’nın liderliğini muhafaza etmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Yeşil Kitap’ın bu bölümünde AB’nin denizcilik istihdam politikaları da tartışmaya açılmaktadır. AB ülkelerinde denizde çalışmak isteyenlerde görülen azalma eğiliminin tersine çevrilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Denizcilik faaliyetlerini yüksek nitelikli insan gücü için cazip kılmanın gerekli olduğu dile getirilerek meslek kalitesinin arttırılması da dâhil neler yapılabileceği analiz edilmektedir. Özellikle gemi zabitlerinde mevcut olan eleman sıkıntısının bütün üye devletleri aynı oranda etkilemediği, gerek Avrupa’nın rekabet etme gücünü en üst seviyede tutmak, gerekse deniz güvenliğinin sağlanarak denizcilik endüstrisinin varlığını sürdürebilmesi açısından iyi eğitilmiş işinin ehli mürettebat ve zabitan kadrolarının istihdam edilmesi gerektiği belirtilmektedir. Aralarında liman devleti kontrolünün ve klas kuruluşlarının da bulunduğu pek çok sektör denizde çalışmış zabitlere, kılavuz kaptanlara, gemi makineleri işletme mühendislerine istihdam etmek üzere ihtiyaç duymaktadırlar.
Denizden gelen elemanlardaki azalma bu sektörleri de etkileyecektir. AB ülkeleri gemilerinde ise 3. dünya ülkelerinden gelen personel görev yapmaktadır. Bunun nedenleri arasında mesleğin getirdiği engellemeler, soyutlayıcı meslek oluşu, işin statüsünün yüksek olmayışı ve 3. dünya ülkelerinden gelen gemi adamlarının düşük ücretle çalışmaları sayılabilir. AB ülkelerinde gemiadamı sayısındaki azalmanın nedenlerini hem arz hem de talep tarafında bulmam olanaklıdır. Gemi taşımacılığında rekabet baskısı işverenleri çalışanlarına Avrupalıları cezbedecek ücret seviyeleri önermekten alıkoymaktadır.
Yeşil Kitabın bu bölümünde, denizcilik eğitimi ve stajının istihdam edilecek işgücünün sektörün değişik işkollarında birden fazla yerde istihdam fırsatı da verecek en yüksek kalitede yetiştirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Niteliklerin ve zabitan için ulusal gerekliliklerin karşılıklı tanınması gibi mevzuattaki engeller ortadan kaldırılmalıdır. Üye Devletlerce verilmiş Gemiadamları Yeterlik Belgelerinin karşılıklı tanınmasını içeren Yönergenin uygulanması varsa kalan engelleri de ortadan kaldıracaktır. Birlik fonları iş kaybı ve yeniden yapılanma da dahil olmak üzere mesleki uyum ve yeniden eğitimi de kolaylaştıracak şekilde değişimin yönetilmesinde kullanılmalıdır.
Yine bu bölümde gemi taşımacılığı ve ilgili sektörlerin; ayrıca deniz mühendisliğinin eğitim ve müfredatı gözden geçirilmesi gerektiği belirtilmektedir.
AB ülkelerinde gençlerin denizcilik mesleğine zayıf olan ilgisini arttırmak için sektörün zayıf olan imajının güçlendirilmesi gerektiğinin altı çizilmektedir.
3. Sahil bölgelerinde yaşam kalitesini en üst düzeye çıkarmak.
Bu bölümde sahil bölgelerinin denizcilik konularındaki özel rolüne değinilmektedir. Sağlıklı deniz çevresinin yaşam kalitesinin ve bu bölgelerde yaşayan insan sayısının arttırılması bakımından önemine değinilmektedir. Sahillere ve buralarda yaşayanlara oluşabilecek değişik tehditler değerlendirilerek bu tehditlerin nasıl fırsatlara dönüştürülebileceği araştırılmaktadır.
Yine bu bölümde deniz turizminin yerel ekonomiler üzerindeki kilit rolüne değinilerek deniz turizminin sağlıklı biçimde en iyi nasıl sürdürülebileceği araştırılmaktadır. Son olarak da denizcilik faaliyetlerinin karasal faaliyetler arasındaki karmaşık ara bağlantıların nasıl yönetilebileceği irdelenmektedir.
Bu kısımda önemli olarak deniz kaynaklı riskler görülmektedir. Deniz kaynaklı riskler gemilerden kaynaklanan deniz kirliliği, insan ve mal kaçakçılığından terörizme kadar kriminal olaylar olarak gösterilmektedir. Bu gibi riskler Avrupa’nın çıkarlarını tehdit etmektedirler ve liman devleti kontrolü, güvenilir ve etkin gemi trafik yönetimi ve daha sıkı gözetim yoluyla kontrol edilmeleri gerekmektedir. Bunun için de üye ülkelerin mevzuatları arasındaki farklılıklar giderilerek ISPS Kodu gibi uluslar arası araçların devreye sokulması ile olabilecektir. AB sularının gözlemlenmesi önemli kaynak ayrılmasını gerektirmektedir: yüzey, hava ve uydu izleme ve gemi izleme sistemleri gibi. Ayrıca bu bölümde denizlerde güvenlik ve asayişin sağlanması için uluslar arası işbirliği gerektiğine de vurgu yapılarak AB’nin 11 Eylül saldırılarından sonra ABD ile Konteynır Asayiş Girişimi başlatarak işbirliğine gittiğine dikkat çekilmektedir. Bu girişimin AB ile yoğun deniz trafiği olan diğer ülkelere de genişletilebileceğine işaret edilmektedir.
4. Okyanuslarla ilişkilerimizi yönetecek araçları ortaya koymak.
Bu bölümde okyanuslar ve denizlerle ilişkilerimizin sürdürülebilir yönetimini geliştirecek bir dizi önemli araç ele alınmaktadır.
Hem okyanuslarla hem de denizlerle ilgili ve insan faaliyetleri konusunda sağlanabilecek verilerin tipi incelenerek AB sularına giriş çıkış yapan ve bu suları kullanan gemilerle ilgili veriler için kapsamlı bir AB veri ağı kurulması ve var olan veri ağlarının da entegre edilmesi ve geliştirilmesi gereksinimi ortaya konulmaktadır.
Bu bölümde kıyısal bölgelerin çeşitli AB politikaları ile finansal olarak desteklenmekte olduğu belirtiliyor. Bu konuda ana kaynağın Uyum Politikası olduğuna değinilerek ERDF ve ESF Yapısal Fonlarının (Structural Funds) ve Uyum Fonu’nun bölgesel farklılıkları ortadan kaldırma amaçlı olarak kullanılmakta olduğuna dikkat çekiliyor. Bu yardımın kıyısal bölgeleri tercih edilir bir yatırım ortamı sağlamak, yaşama ve çalışma koşullarını iyileştirmek ve bazı temel ihtiyaçların karşılanması suretiyle iş çevreleri için cazip hale getirebileceği vurgusu yapılıyor.
5. Denizcilik İdaresi.
Teknolojideki gelişimler, özellikle de denizlerin izlenmesi ve gözetimi konusundaki ilerlemeler, veri hizmetlerini entegre etmeyi geçmişte görülmedik şekilde olanaklı kılmaktadır. Denizde hukukun hakim kılınmasını organize etmenin en iyi yolu Üye Devletlerde mevcut nadir ve pahalı kaynakların eşgüdümlü kullanımıdır.
Bu bölüm, bütünleşmiş bir denizcilik politikası geliştirmenin etkilerini daha detaylı irdelemekte ve denizcilik politikası geliştirmenin bazı kurallarını ortaya koymaktadır.
Denizcilik idaresi, sektörel politikalar arasındaki eşgüdüm alanlarında bölgesel politikalardan elde edilen deneyimleri, başarılı çalışma örneklerinde işbirliğini, konunun tarafları arasındaki birlikteliği yararlı hale getirebilmelidir.
Uluslar arası arena konusuna gelince, bu bölümde ileri sürülen düşünce okyanusların birbirleriyle bağlantılı olması ve kural koyma işinin çoklukla küresel ölçekte ele alınması nedeniyle, denizcilik politikalarının dışsal bir boyutunun da olması gerekliliğidir.
Gerçekten de, doğası gereği, denizcilik politikalarının pek çoğu, AB sınırları dışına taşmakta ve iklim değişikliği, gemi taşımacılığının, deniz çevresi ve canlılarının korunması, balık kaynakları gibi konular en iyi uluslar arası kurallarla düzenlenebilir. Dolayısıyla; AB yeni fikirler ürettiği zaman bunları uluslar arası denizcilik camiası ile paylaşmak isteyecektir. AB yeni uluslar arası kurallara gereksinim olduğunu gördüğünde bunların oluşturulması için ağırlığını koyacak ve çalışmalarına katılacaktır. Ancak yine de eğer uluslar arası alanda bu yapılamazsa, AB kendi sorumluluklarını alarak AB Sözleşmesi çerçevesinde gerekli eylemi yapacaktır.
Gerekli kapasitesi veya idari gücü olmadığından uluslar arası kabul görmüş kuralları uygulayamayan üçüncü ülkeler söz konusu olduğunda AB, kendi dışsal politika unsurlarını kullanarak bunları teşvik edecektir. Sonuç olarak bu bölümün açıklıkla belirttiği şudur: her ne kadar Avrupa denizcilik politikaları bir genel yapılanmaya gereksinim duysa da, bunların uygulamaya konulmasında Avrupa’nın coğrafi durumundaki farklılıklar ve gerçekler de hesaba katılmalıdır.
6. Avrupa’nın denizcilik mirasına sahip çıkmak ve Avrupa’nın denizcilik kimliğini yeniden doğrulamak.
Bu bölümde denizcilik mirası ile ilgili faaliyetlerin diğer sektörlerle de bağlantılı olarak nasıl teşvik edilmesi gerektiği, okyanusların yaşamlarımızdaki rolü konusunda ortak bir görüş geliştirmede eğitimin nasıl katkıda bulunabileceği konuları irdelenmektedir. Bu aynı zamanda denizcilik mesleğinin imajının geliştirilmesi ve denizcilikle ilgili sektörlerin başarımlarının arttırılmasına da öncülük edebilecektir.
7. Konunun irdelenmesi-Danışma süreci.
Bu bölümde Komisyon’un konuyla ilgisi olan tarafları danışma süreci içerisinde dinlemesi ve fikir alması hususu işlenmektedir. Bunun için belirlenen süreç 2007 yılının sonuna kadardır. 2007 yılı bitmeden AB Komisyonu Konseye ve Parlamentoya danışma sürecinin sonuçlarını içeren bir rapor verecek ve bundan sonra ne yapılacağı konusunda öneride bulunacaktır.
AB’nin Gelecekteki Denizcilik Politikaları Hakkında Yeşil Kitap’ın Türk Denizciliği açısından değerlendirilmesi
AB Komisyonu tarafından hazırlanarak yayınlanan ve 2007 sonuna kadar üzerinde tartışılacak olan Yeşil Kitap, Avrupa Birliği’ne uyum süreci içerisinde bulunan ülkemiz için de kuşkusuz önem taşımaktadır.
Avrupa Birliği’nin çeşitli alanlardaki politika belgeleri arasında balıkçılık politikaları bulunmasına rağmen denizcilik politika belgesi bulunmamaktaydı. Sözkonusu Yeşil Kitap’ın nasıl değerlendirileceğine 2007 sonunda Komisyon tarafından önerilerek Parlamento tarafından karar verilecektir. Muhtemelen bu Yeşil Kitap AB’nin denizcilik politikalarını içeren bir Beyaz Kitap olarak yayınlanacaktır.
Yeşil Kitap’ta Romanya ve Bulgaristan’ın AB Üyesi olmasıyla AB’nin kıyılarının Karadeniz’e kadar uzanacağı belirtilmektedir. Bu aynı zamanda AB’nin Karadeniz ile gelecekteki denizcilik politikaları içerisinde yakından ilgileneceği anlamına gelmektedir. Bu ilgi; şu hususlarda kendisini gösterecektir:
Karadeniz’de güvenlik ve asayiş
Karadeniz’in deniz çevresinin korunması; deniz canlılarının korunması ve türlerin muhafaza edilmesi.
Karadeniz’in tek çıkış kapısı olan Türk Boğazları’nın güvenli ve emniyetli bir geçiş yolu olarak sürdürülebilirliğinin sağlanması.
Karadeniz’deki deniz trafiğini gözetim ve izleme altında tutulması; bu amaçla AB’nin kendi uydudan küresel konumlama sistemi GALILEO’nun ve bölgede kurulacak gemi trafik sistemleri ve tümleşik uzun menzilli AIS sistemlerinden faydalanılması.
Karadeniz’de kıyısal refahı sağlamak ve kıyısal turizmi geliştirmek.
Karadeniz’in AB’nin kıyısı olan bir deniz olarak değerlendirilmesi nedeniyle konunun siyasi ve askeri uzantıları da olacağı kaçınılmazdır.
Türkiye; geçmiş dönemde Türk Boğazları ile ilgili Uluslar arası Denizcilik Örgütünde yapılan görüşmelerde AB üyeliğine aday bölge ülkelerinin özellikle de Bulgaristan’ın yoğun muhalefetiyle karşılaşmıştır. Son dönemdeki Karadeniz politikaları ile buna Romanya’nın da katılması olasılığı kendini göstermektedir. Gerçi Türk Boğazları konusu şimdilik Uluslar arası Denizcilik Örgütü’nün gündeminden düşmüştür; ancak bölge ülkelerinin refah seviyesinin artması ile birlikte artacak ve artmakta olan deniz taşımacılığı Türk Boğazları üzerindeki yükü arttıracak; Boğazların doğal sınırlamaları ve yürürlükte olan güvenlik önlemleri nedeniyle beklemelerin artması konuyu sürekli dünya gündeminde tutabilecektir.
Türkiye’nin Boğazlar ile ilgili 1997 yılından bu yana son derece tutarlı bir politikası vardır. O da Boğazların deniz güvenliğini teknik düzeyde konuşmak siyasi ve ticari mülahazaları özenle bunun dışında tutmaktır. Ülkemiz; Gemi Trafik Hizmetlerinin kurulması ve işletilmesine önemli bir yatırım yapmıştır ve yapmaktadır.
Bölüm 2.2 de sözü edilen “balast suyu yönetimi programlarının desteklenmesi gerektiği hususu” bizim için de özellikle Karadeniz açısından önem arzetmektedir. Ülkemiz , gemi balast sularıyla taşınan zararlı canlılarından yeterince etkilenmiştir. Prof. Dr. Bayram Öztürk’ün ifadelerine göre; 1980 ‘li yıllarda Tanker balast sularıyla gelen Taraklı medüz ( Mnemiopsis leidyi ) ile 1960 ‘lı yıllarda gelen Deniz Salyangozu (Rapana venosa) başta , Karadeniz ve Marmara denizi’nde bir çok ekolojik değişiklik yanında balıkçılığımıza da önemli zararlar vermiştir. Bu zararların telafisi ve karşılanması için limanlarda ve gemilerden balast örneklemesi yapılarak risk değerlendirilmeleri yapılması gerekmektedir. Bu konu AB gündemine taşınması ve destek alınması gereken konulardan bir tanesidir.
Kitapta; denizde çalışacak işgücünün AB genelinde giderek azalmakta olduğu ve denizde çalışmayı cezbedici önlemlerin alınması gerektiği ifade edilmektedir. Bu husus ülkemiz için bir fırsatı da ifade etmektedir. Ülkemizin denizcilik okullarından kaliteli denizciler yetiştirilerek AB ülkelerinde denizcilik sektöründe istihdam edilmelerini sağlamak ülkemiz ekonomisine önemli katkılarda bulunabilecektir.
Bu kitapla getirilen öneriler arasında Zabitlerin yeterlik belgelerinin birliğe üye ülkelerde birörnek tanınmasına giden yol açılmaktadır. Böylelikle AB ülkeleri arasında mürettebat ve zabitan dolaşımı kolaylaştırılmaktadır. Uyum çalışmaları dahilinde ülkemizin yeterlik belgeleri de AB ile uyumlu hale getirilmektedir.
AB Ülkelerinde denizde çalışmayı cazip kılacak önlemler arasında sektörün imajının güçlendirilmesi de yer almaktadır. Bu konuda ülkemizde de çalışmalar yapılarak deniz sevgisinin arttırılması ve denizciliğin özendirilmesi amaçlı girişimlerin desteklenmesi ve bu konuda AB ile ortak projeler üzerinde çalışılması yolları araştırılmalıdır. Her yıl bir başka AB ülkesinde yapılacak bir denizcilik festivali, AB ülkelerinde denizciliğin özendirilmesi ve sevdirilmesi amaçlı yarışmalar ve ödüller için inisiyatif alınması üç yanı denizlerle çevrili ülkemize yakışır bir tutum olacaktır.
AB sularına giriş çıkış yapan ve bu suları kullanan gemilerle ilgili veriler için kapsamlı bir AB veri ağı kurulması ve var olan veri ağlarının da entegre edilmesi ve geliştirilmesi Yeşil Kitap’ta yer alan öneriler arasındadır. Türk Boğazları Bölgesinde kurulmuş bulunan Gemi Trafik Hizmetleri muhtemelen bu veri ağı içerisine alınmak istenecektir. Ülkemizin çıkarları açısından bir değerlendirme yapılarak bu entegrasyonun sağlanıp sağlanmayacağı ya da ne şekilde sağlanacağı değerlendirilmelidir.
Türk Boğazlarının güvenliğinin sağlanmasında Türkiye Denizcilik İşletmeleri tarafından verilen kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetlerinin önemi büyüktür. Bilindiği üzere 1995 tarihli 827 Sayılı Uluslar arası Denizcilik Örgütü Kararı ile Türk Boğazlarından geçecek olan bütün gemilere kılavuz kaptan almaları “şiddetle tavsiye” edilmektedir. Türk Boğazlarının güvenliği için önemli olan bu husus Karadeniz’de kıyısı bulunacak olan AB’yi de ilgilendirmektedir. Bu nedenle AB ülkeleri nezdinde Türk Boğazlarından geçecek olan gemilerin kılavuz kaptan almalarının önemi vurgulanarak üye ülke gemilerinin tamamının buna uyması sağlanmalıdır.
Yeşil Kitap; balıkçılık konusuna da eğilmekte; gelecekte AB ülkelerinde balığa artan talebin balık çiftliklerinden karşılanacağını; çiftlik balıkçılığının sahile ve diğer deniz canlılarına zarar vermeden sürdürülebilir bir şekilde yapılması yollarının araştırılmasını önermekte, bu anlamda somut bir öneri de yapmaktadır. Yapılan öneri “açık deniz kafes çiftlikleri” dir. Ülkemizde sahillerimizin böyle bir sorunla karşılaşmaması için “açık deniz kafes balıkçılığı” konusunun araştırılması ve bu anlamda AB ile karşılıklı destek arayışına girilmesi yararlı olacaktır.
Yeşil Kitap’ta ayrıca deniz ve sahil turizminin önemine değinilmekte, bu turizm hakkında “AB’nin denizle ilgili en büyük endüstrisi” olarak söz edilmektedir. AB’de deniz turizmi sektöründe dönen paranın 72 Milyar EURO (2004) olduğu, dünya yolcu gemisi inşaatının hemen hemen tamamının AB ülkelerinde yapıldığı dile getirilmektedir. Yeşil kitap; deniz turizmi konusunda şu iki soruyu tartışmaya açmaktadır:
Kıyısal turizm ile ilgili ürün ve hizmetlerdeki yenilikleri etkin bir şekilde nasıl destekleyebiliriz?
Sahil bölgeleri ve adalarda sürdürülebilir turizm kalkınmasını teşvik etmek için AB düzeyinde hangi özel önlemleri almalıyız?
Bu soruların cevabını ülkemiz adına belirlememiz gerekmektedir.
Yeşil Kitap’ta cevap aranan sorulardan ülkemiz adına önemli gördüklerimiz aşağıya çıkartılmıştır:
Limanların sürdürülebilir kalkınmasını AB en iyi nasıl sağlayabilir?
AB sularında mevcut ve gelecekte kurulacak gemi izleme sistemlerinin kapsamlı bir ağla birbirine bağlanması gerekli mi? Gerekli ise hangi veri kaynakları kullanılmalı, bu sistemler nasıl entegre edilmeli ve hizmet kimlere sağlanmalıdır?
Denizciliğin idaresinde en iyi yöntemler konulu yıllık bir konferans toplanmalı mı?
Deniz güvenliğinin daha da arttırılması için risk değerlendirme yöntemleri en iyi nasıl kullanılabilir?
Bilgiyi gelire ve mesleğe en iyi hangi mekanizmalarla dönüştürebiliriz?
Avrupalıların belli denizcilik mesleklerine girmelerindeki azalma nasıl tersine çevrilebilir ve mesleklerin cazibesi ve güvenliği nasıl sağlanabilir?
Sektörel rekabetin güçlendirilmesi için daha iyi çalışma koşulları, daha iyi ücretler ve daha iyi güvenlik nasıl bir araya getirilebilir?
Eğitim, staj ve belgelendirmede kaliteden nasıl emin olunabilir?
AB’nin deniz güvenliği mevzuatı standartların yüksek düzeyi korunarak nasıl basitleştirilebilir?
Standart altı bayraklarla ilgili AB daha fazla ne yapmalıdır? AB ülkeleri bayraklarının kullanılması için ne gibi teşvikleri verilmelidir?
Seçimlik bir AB sicili oluşturulmalı mı? Böyle bir sicilin oluşturulması için ne gibi teşvik ve koşullar sağlanmalı?
Sahil bölgelerinin su baskını ve erozyona karşı zafiyetini azaltmak için neler yapılmalıdır?
Doğal felaketlere yeterince mücadele edebilmek için daha fazla nasıl işbirliği yapılmalıdır?
Sahillerimiz ve kıyısal sularımız asayişinin sağlanması için daha iyi nasıl gözlem altına alınabilinir?
Bu soruların ülkemiz adına cevaplandırılması eğer bizden talep edilecek ise veya böyle bir talep olmasa dahi AB Komisyonuna bizim bu sorularla ilgili bir rapor sunmamız olası ise bu takdirde ilgili kuruluşlardan sağlanacak uzmanlarla bir komisyon oluşturularak rapor hazırlanması yararlı görülmektedir
Sonuç itibariyle; Yeşil Kitap’ın denizciliğin özendirilmesi, denizcilik eğitiminin kalitesinin arttırılması, deniz güvenliğine ve emniyetine önem verilmesi, denizcilik kültürünün yaygınlaştırılması ve deniz mirasına sahip çıkılması ve denizciliğin finansal desteklenmesi konularında geniş katılımlı bir toplantının yapılmasına ve bu konunun ülkemiz denizciliği açısından da tartışmaya açılmasında; Yeşil Kitap ile tartışmaya açılan sorulara cevap hazırlanması için uzmanlardan oluşan bir komisyon oluşturulmasında yarar görülmektedir.
NOT: Bu yazı; yazar tarafından Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. için hazırlanmış olan rapordan alıntıdır.