Tüm semavi dinlerde ve semavi dinler öncesi pagan inanışlarını bize yansıtan mitolojik eserlerde Peygamberlerin ,Tanrı ve Tanrıçaların ve bazı ulu kişilerin belli mesleklerle beraber anıldığını görüyoruz.Semavi dinlerin Peygamberlerinden örnek vermek gerekirse :
HZ. ADEM (AS) : İlk ziraat mühendisi ve çiftçi idi.
HZ. ŞİD (AS) : Dokumacıların, örücülerin ve mensucat sanayiinin ilk kurucusu idi.
/
HZ. İDRİS (AS) : İğneyi ilk icad eden, ona delik açan, iplik geçiren olduğundan, terzicilerin- konfeksiyoncuların- örücülerin piri sayılır.
HZ. NUH (AS) : Marangozcuların- gemicilerin- denizcilerin ve barbarosların piri idi.
HZ. HUD (AS) : Tüccar idi. Bütün tüccarların piri sayılır.
HZ. SALİH ( AS) : Sürülerle develer yetiştirirdi. Sütlerini hem içer, hem de satıp dünyalığını temin ederdi. Salih peygamberin devesi meşhurdur.
HZ. İBRAHİM ( AS) : Kabeyi yeniden inşa edişiyle, Hz .Süleyman (as)'a ve Mimar Sinan'a önderlik etmiştir.
HZ. LUD (AS) : Tarihçi idi. Seyyahların, Evliya çelebilerin piridir.
HZ. İSMAİL (AS) : Kara ve deniz avcılığı ile geçimini sağlardı. Avcıların piri sayılır. 70 dil bilirdi. Tercümanların da piridir.
HZ. İSHAK ( AS) : Çoban idi.
HZ. YAKUB ( AS): Çoban idi.
HZ. YUSUF (AS) : Saati ilk icat eden, Toprak mahsulleri ofisini ilk defa kuran, bolluk zamanında depolamayı, kıtlık zamanında halka dağıtmayı düşünen bir peygamberdir.
HZ. EYYÜB ( AS) : Ziraatçı idi.
HZ. ŞUAYB (AS) : Ziraatçı idi
HZ. MUSA (AS) : Çobanlık yapmış ve Hz Şuayb (as)'a hizmetçilik etmiştir.
Bir büyüğe hizmet etmekte peygamber mesleklerinden biridir.
HZ. HARUN (AS) : Vezir idi.
HZ. DAVUD (AS) : Demiri işleyen, zırh yapan ve düzenli ordular kuran,
Calut'un ordularını mağlup eden bir kumandandır.
HZ. SÜLEYMAN (AS) : Emir, hükümdar idi. Sazlardan zenbil yapardı. Bakır madenini ilk defa işleyen O'dur.
HZ. ZÜLKİFL (AS) : Ekmek pişirirdi, fırıncıların piri idi.
HZ. İLYAS (AS) : Dokumacı ve iplikçilerin piri idi.
HZ. YUNUS (AS): Balık avlayıp geçinirdi, balıkçıların piri idi.
HZ. ÜZEYR ( AS ) : Bahçıvan idi. Meyve ağaçlarını ilk defa aşılayan fidan yetiştiren, budama işlerini insanlara öğretendir. Bağ ve bahçe işleriyle uğraşanların piridir.
HZ. LOKMAN ( AS ) : Doktorluk ve eczacılık mesleğinin piridir.
HZ. İSA ( AS) : Avcı idi. Av aleti ile geçimini temin ederdi. Avcıların piri idi.
HZ. MUHAMMED (SAV) : Peygamber efendimiz askerlikte başarılı bir ordu kumandanı idi. Aile içinde şefkatli bir baba, müslümanlar arasında örnek bir insan, dürüst bir tacir idi. İyilerin ve doğruların piri, kötülüklerin ve yanlışların düzelticisi idi.
Yunan mitolojinde de bazı mesleklerle özdeşleşmiş “tanrı” ve “tanrıçalar” vardır.
Zeus : Hükümdar ve babadır.Göğe ve bütün atmosfer olaylarına hükmeder.Diğer bütün tanrıların topundan daha güçlüdür.
Hades : Yer altı zenginliklerinin sahibi.Madencilerin piri denebilir.
Hermes : Zeus’un oğlu.Hatiplerin,tüccarların ve hırsızların tanrısı.
Athena : Zeus’un kızı.Sanat,teknik,barış ve savaşın tanrıçasıdır
Artemis : Zeus’un kızı.Hayvanların,bitkilerin ve çocukların tanrıçasıdır.
Dionysos : Zeus’un oğlu.Şarap,bitki büyütme,bereket ve tiyatro tanrısı.
Demeter : Zeus’un kızkardeşi.Tarımın,yaşamın yenilenmesinin tanrıçasıdır.
Afrodit : Aşk,güzellik,eğlence tanrıçası.
Apollon : Zeus’un oğlu.Işık,kehanet,şiir ,müzik tanrısı.Salgın hastalıkları o gönderir ve iyi eder.Bir anlamda sağlıkçıların piri denebilir.
Poseidon : Zeus’un kardeşi,deniz tanrısı.Pınarları fışkırtan,atları ve boğaları evcilleştiren odur.
Görüldüğü gibi yukarıda adı geçen mitolojik tanrıların bir kısmı sadece bir meslekle değil birkaç meslekle de özdeşleştirilmektedir.Örneğin Apollon’un hem sağaltım hem de müzik ve şiirle anılması gibi.
Yunan mitolojisinin temel eserlerinden sadece ikisi olan, Homeros tarafından yazılmış “Odysseia” ve Rodoslu Apollonios’un “Argo Gemicilerinin Destanı” adlı eserlerde
Tanrıça Athena’nın aynı zamanda denizcilerin ve kılavuzların piri olabileceğine dair önemli
ipuçları var.Ancak bu bulgular son iki sene içerisinde okuma şansı bulduğum bu iki eserle sınırlı olmayabilir ve diğer tüm mitolojik kaynaklar taranarak araştırılmaya değer diye düşünüyorum.Bu iki eserde bu konuyla ilgili olan alıntılara geçmeden önce yazının sıkıcı olmaması açısından bu eserlerle ilgili özet bilgilere yer verelim.
ODYSSEIA : Truva savaşından sonra yurduna dönmek için çabalayıp duran Odysseus'un başından geçenler ve onun eve dönüşü sırasında, yurdu İthakea'da yaşananların anlatımı diyebiliriz.
Destan 24 bölümde anlatılmış ancak 5 ana destan parçasından oluşuyor:
1. Telemakhia (Bölüm 1-4) : Odysseus'un oğlu Telemakhos'un destanıdır. Truva savaşı biteli neredeyse 10 yıl olmuş ama sevgili babası hala yurduna geri dönmemiştir. Bu sırada onun öldüğüne dair söylentiler artınca, Ithaca'nın varlıklı erkekleri, annesi Penelopeia'ya talip olup, hepsi birden Odysseus'un sarayına yerleşmişlerdir. Bunların işi gücü yiyip içip, eğlenceler düzenleyip Odysseus'un mallarını tüketmektir. Bu sırada Penelopeia'nın bir karar vermesini, içlerinden birini seçmesini beklerler. Ancak o, kocasını beklemeye kararlıdır. Bu durumdan son derece rahatsız olan Telemakhos, tanrıça Athena'ya inanır, Odysseus'un öldüğüne dair şüphelerini bir kenara atar ve babasından haber alabilmek için Truva'dan dönmüş olan diğer liderlere onu sormak üzere yollara düşer.
2. Kalypso'nun adası (Bölüm 5): Tanrıça Athena, Olympos'lu tanrıları bir araya toplar ve 7 yıldır Kalypso'nun adasında tutuklu olan Odysseus'un yurduna dönmesine izin vermeleri için onları ikna eder. Oysa Su Perisi Kalypso Odusseus'u gerçekten sevmektedir ve kendisiyle kalması koşuluyla ona ölümsüzlüğü teklif eder. Ancak yirmi yıldır görmediği güzel karısı Penelopeia'yı unutamayan Odysseus bu teklifi reddeder. Yurda dönmesi için izin çıkınca, kendisine bir sal yapar ve denize açılır. Uzun süren fırtınaların ardından Phaiakların ülkesinde karaya vurur.
3. Phaiakların ülkesi (Bölüm 6-9) : Phaiak kralının kızı Nausikaa, Odysseus'u sahilde bulur, ona giysiler verir ve evine davet eder. Odysseus'u iyi karşılayan Phaiaklar ona yurduna dönmesi için yardım edeceklerini söylerler.
4. Odysseus'un maceraları (Bölüm 9-12) : Bu bölüm destanın merkezidir. Phaiak'ların kendi şerefine düzenledikleri eğlencede, bir ozan Truva savaşını anlatan şarkılar söylemektedir. Bunu duyunca gözleri dolan Odysseus, ona "Neden ağlıyorsun?" diye sorduklarında, "O hikayede bahsi geçen benim" diye cevap verir ve Truva'dan 12 gemisiyle ayrılışını ve üç yıl boyunca denizlerde çeşitli tehlikeler atlatıp bütün gemileri ve yoldaşlarını kaybedip, Kalypso'nun adasına varışını anlatır. Ardından Phaiaklar onu bir gemiyle Ithaca'ya gönderirler.
5. Ithaca (Bölüm 13-24): Odysseus Ithaca’ya sağ salim ulaştı. Yanına Athena geldi ve karısının zor durumda olduğunu taliplerin onların evinde Penelope ile evlenmek için yarıştığını tüm servetlerini tüketecek derecede yiyip içtiklerini anlattı. Athena Odysseus’u çoban Eumaios’un yanına götürdü ve çoban onu yaşlı bir dilenci kılığına soktu. Daha sonra Menelaos’un sarayına giden Athena, Telemakhos’a Ithaca’ya dönmesini söyledi. Telemakhos aceleyle Sporta’dan ayrılıp ülkesine döndü. Athena küçük bir oyun oynayarak Telemakhos’u çoban Eumaios’un kulübesine yolladı. Karşılaştığı yaşlı dilencinin babası olduğunu anlamadı. Athena kısa bir süre için Odysseus’u normal şekline soktu.Baba oğul kucaklaşıp neler yapacaklarını kararlaştırdılar. Sarayda bir sürü talip vardı, hepsiyle de başa çıkmak imkansızdı. Ertesi gün saraya gitti onu sadece köpeği “Argos” tanıdı. Çok heyecanlanan köpek sevincinden Odysseus’un kollarında ölüverdi. Sarayda bulunanlar yaşlı dilenciyle alay ettiler onu itip kaktılar. Penelope ona acıdı ve ayaklarını yıkaması için bir zamanlar Odysseus’un dadısı olan yaşlı Eurykleia’yı çağırdı.
Dadı Odysseus’un ayaklarını yıkarken ayağındaki yara izinden Odysseus’u tanıdı. Athena yine küçük bir oyun oynayıp Penelope’nin bir sınav yapacağını ve sınavı kazanan taliple evleneceğini açıklamasını sağladı. Tüm talipler ve Odysseus sıraya girdiler.Sınavda Penelope kocasının eski yayını gerebilen ve fırlattığı oku on iki halkadan geçirebilenle evleneceğini açıkladı. Tüm talipler denedi ve başaramadı. Sıra Odysseus‘a gelince hiç zorlanmadan yayı çekti ve on iki halkadan geçirdi. Odysseus yayı tekrar çekti ve adamları tek tek öldürdü. Oğlu Telemakhos’da ona mızrağıyla yardım etti. Athena’nın da yardımıyla talipleri öldürdüler.
Penelope onun Odysseus olduğuna inanmıyordu ve onu sınamak için Eurıkleia’ya yatağı yerine yerleştir dedi. Odysseus bu lafa çok sinirlendi çünkü yatağı kendisi bir sütun kalınlığında zeytin ağacından yapmış ve bu ağacın etrafını duvarla çevirip yatak odası yapmıştı. Sonra ağacın tepesini kesmiş gövdesini tunç baltayla düzeltmişti ve cilalamıştı.
Yani yatak yerinden hareket edemezdi.
Odysseus’un anlattıkları onun gerçek kimliliğinin deliliydi. Çünkü bu yatağın özelliklerini sadece Odysseus ve Penelope biliyordu.
Karı-koca yatağa uzanıp sabaha kadar birbirlerine başlarından geçen olayları anlattılar.
Sabah’tan itibaren kapılarının önünde ölen taliplerin akrabaları toplanmaya başladı, ölülerini alıp ağıtlar yakıyorlardı ve intikam almak istiyorlardı. Oysa olayları izleyen Zeus’un kızı tanrıça Athena barış yapmaları gerektiğini yoksa Zeus’un kızacağını ve lanetini üzerlerinde eksik etmeyeceğini açıkladı bunun üzerine barış sağlandı ve Ithaca’da artık şenlik havası vardı…….
Kitabın ilk bölümünde yer alan oğul Telemakhos’un hikayesinde tanrıça Athena’nın babasını bulmak üzere denize çıkması için onu cesaretlendirdiği görülür.Athena Telemakhos’u cesaretlendirmekle kalmaz ve teknesi avara ederken ona kılavuzluk yapar.Bu bölüm Odysseia destanında ikinci bölümün sonunda aşağıdaki satırlarla yer almaktadır.
“…Gök gözlü Athene de seslendi Telemakhos’a
çağırdı onu güzel yapılı saraydan dışarı.
Görünüşü,sesi Mentor’unkiydi tıpkı :
“Telemakhos,güzel dizlikli yoldaşların,işte,
hepsi hazır beklerler buyruğunu.
Haydi davran,gecikmeden çıkalım yola.”
Athene böyle dedi,tez adımlarla düştü öne,
O da yürüdü Tanrıça’nın arkasından.
Vardıkları zaman gemiye ve denize,
Uzun saçlı yoldaşları buldular kıyıda.
Tanrısal güçlü Telemakhos onlara dedi ki :
“Haydin,dostlar,taşıyalım yiyeceği içeceği.
Hepsi sarayda hazır,anamın haberi yok,
Tek bir hizmetçinin haberi var bundan.”
Yol gösterdi onlar da yürüdüler izinden.
Ne varsa sağlam güverteli gemiye taşıdılar,
Telemakhos nereye koyun dediyse koydular oraya.
Bu iş bitince Telemakhos atladı gemiye.
Kılavuz Athene geminin gerisine oturdu,
Onun yanına yerleşti Telemakhos da.
Halatlar çözüldü,kürekçiler geçti ıskarmozların başına,
Gök gözlü Athene onlara itici bir yel saldı,
Zephyros,şarap rengi denizde uğul uğul uğuldadı.
Manevra yapın ,dedi,yoldaşlarına Telemakhos,
Dinlediler onlar da Telemakhos’un buyruğunu,
Kaldırdılar çam direği,diktiler oyuk yuvasına,
Çarmıhları gerip çektiler sağlam kayışlarla ak yelkeni,
Yelken birdenbire tam ortasından şişiverdi,
Güm güm vurdu karinaya alacalı dalgalar,
İşte artık gemi yola çıkmıştı.
Dalgaların üstünde koşuyordu ha bire,
Uçuyordu enginin bağrında,kıra kıra dalgaları,
Halatları bağladıktan sonra boylu boyunca
Tez gidişli kara tekneye,
Diktiler silme şarap dolu testileri,
Sunu sundular hep var olan tanrılara,
En çok da Zeus’un gök gözlü kızına.
Gemi bütün gece,gün ağarana dek,gitti…”
-Odysseus Sirenlerin şarkılarına kanmamak için kendini direğe bağlatır-
Bu alıntıda gördüğümüz üzere Athena Telemakhos’un babasını bulmak üzere gemiyle denize çıkmasını teşvik ediyor ve bizzat onun gemisine kılavuzluk yapıyor.
Ayrıca Odysseus’u ilk tanıyanın köpeği Argos olması ve kollarında sevinçten ölmesi insanın köpekle olan dostluğunun binlerce yıllık klasik bir eserde yer alan güzel bir anlatımıdır.
Tanrıça Athena’nın denizcilere ve gemi manevrasına olan yardımları mitolojinin en bilinen eserlerinden Rodoslu Apollonios tarafından yazılmış “Argo Gemicilerinin Destanı” adlı eserde de görülmekte. Bu eser yunan denizcilerin şimdiki Gürcistan sahillerine altın postu bulup getirmek üzere yaptıkları yolculuğun hikayesini anlatıyor.Bu sefer Tanrıça Athena karşımıza İstanbul Boğazında çıkarak Argo denizcilerinin boğazı geçmelerine yardımcı oluyor.Kitaptaki alıntıya geçmeden önce eserde anlatılan konunun özetini verelim :
İASON ( JASON ) VE ARGONAUTLAR : Tesalya’da İolkos’ta iktidarı kardeşi Aeson’dan gasp eden Pelias hüküm sürmektedir.
Bir kehanet erişip Pelias’ın güçlü ruhunu dehşete düşürdü;ayağında tek sandal olan adamdan uzak durması gerekiyordu.Çünkü ölümü onun elinden olacaktı.Günün birinde alana,kendisini Aeson’un oğlu İason olarak tanıtan yabancı bir adam varır.Babasının tahtını istemeye gelmiştir.Kentaur Khiron onu Pelion dağındaki erişilmez mağarasında yetiştirmiştir.Yolda sandalının tekini yitirir.Bu işaretten ürkmüş olan Pelias ona tahtı devredeceğini açıklar.Şu şartla : O da Kolkhis uzaklarında saklı büyülü Altın Post’u getirecektir.Bu iş imkansızdır neredeyse.İason sefer hazırlığı yapar.Kahraman Argos ona Argo gemisini inşa eder.Ulaklar tayfa olarak elli beş kahraman bulurlar.Kahramanlar devamlı açılıp kapanan Symlegadlar denen kayalıklarla dolu geçitten (İstanbul Boğazının Karadeniz çıkışı ) bir güvercin geçirirler.Birbirine yaklaşan kayalar güvercinin kuyruğunu hafifçe ezer.Bundan cesaret alan kahramanlar Tanrıça Athena’nın da yardımıyla kayalıkları geçerler.Gemi sadece pupasından hafif bir çarpmayla zarar görür.
-Argonautların yaptıkları yolculuğun haritası-
Bundan sonra bu kayalıkların sihiri bozulacak ve açılıp kapanmadan sabit kalacaklardır.
Altın post hikayesi Yunan denizcilerin altın getirmek için bu kıyılara yaptıkları seyahatlerin hikayesi olsa gerektir.Altın post imgesine gelince hala Gürcistan’da dere yataklarında altın aramak için koyun postu kullanılmaktadır.Koyun postu kumu,taşı geçirmekte ancak altın parçacıklarını bırakmamaktadır.Geçtiğimiz yıllarda Discovery kanalında yayınlanan bir belgesel halen Gürcistan’da bu metotla altın arayan insanların hikayesini ekrana getirmişti.
Şimdi Rodoslu Apollonios’un “Argo Gemicilerinin Destanı” isimli eserinde bu bölümün nasıl geçtiğine yer verelim.
-İason ve Argonaut’ların 1963 senesinde çekilen filminin afişi ve bazı sahneleri-
ÇARPIŞAN KAYALARDAN ARES’İN ADASINA
Argo’nun yola çıkışını görmüştü Athena.
Gökyüzünde gezinen bir bulutun üstüne oturmuş,
Gözlerini ayıramıyordu onlardan.
Kıvrıla kıvrıla uzanan boğaz ilerledikçe,
Birbirine yaklaşıyordu kayalar,
Dönenen bir akıntı korku salıyordu yüreğine kürekçilerin,
Dümenin yekesini tutan Tiphys,tüm hünerini sergiliyordu
Doğru yönde tutmak için gemiyi.
Bir kıvrımı daha döndükten sonra gördüler korkulu kayaları.
Birbirlerinden ayrılmaktaydılar sessizce.
Yiğit Euphemos pruvaya geçip saldı elindeki güvercini.
Bütün gözler güvercinin uçuşunu izledi.
Birleşip çarpıştı kayalar az sonra büyük bir gümbürtüyle.
Bulutlara kadar yükseldi azgın sular,
Yağmur gibi döküldüler yere,
Büyük bir dalga geldi üstlerine,göklere kaldırdı Argo’yu
Kıl payı geçip gitmişti güvercin kayaların arasından,
Kuyruğundan bir iki tüy bırakarak ardında.
Sevinç çığlıkları kopardılar hep bir ağızdan.
Tiphys bağırdı asılsınlar küreklere olan güçleriyle diye.
Yeniden açılmaya başlamıştı kayalar.
Ve sonuna kadar açılmadan kapanmayacaklardı bir daha.
Geçerse şimdi geçecekti Argo kayaların arasından.
Asıldılar küreklere korkuyla çarparken yürekleri.
Yay gibi kıvrılsa da kürekleri,ilerleyemiyordu Argo,
Azgın köpüklü dalgalar çekiyordu gemiyi geriye.
Kapanmaya başlamıştı bile kayalar.
İşte burada koştu Athena yardımlarına.
Sol eliyle tutarken kayalardan birini,
Öteki eliyle itekledi arkasından gemiyi.
Rüzgardan hızlı uçan bir ok gibi atıldı Argo ileri.
Yine de çarpışırken kayalar,ucunu kopartmıştı
Geminin arkasındaki süslü maskotun.
Onların öteye sağ salim geçtiğini görünce,
Fırlayıp uçtu Athena Olympos’a doğru.
Geçtikten sonra Argo aralarından,
Kök saldı kayalar denizin dibine,çarpışmaz oldu.
Böyle istemişti tanrılar,eğer geçerse buradan insanoğlu,
Bir daha çarpışmayacaktı kayalar.
Kayaların devinimi durup da gökyüzünü görünce yeniden,
Korkunun soğuk pençesinden kurtulup
Derin bir soluk aldı Argolular.
Cehennemden kurtulmuş gibi mutlu oldular.
“Başardık” dedi Tiphys sonunda,”Argo sağlam,biz sağız”
Athena’ya borçluyuz bu başarıyı…”
Eserdeki anlatımda görüldüğü gibi Argo denizcileri ancak Athena’nın yardımıyla İstanbul Boğazını geçebiliyorlar. İnsanoğlunun sadece kendi becerisi ve gücü ile buralardan geçemeyeceği ,böylece antik çağlarda da ne kadar zorlu bir suyolu olduğu vurgulanıyor.
Athena yolculuğun sadece bu evresinde değil başından sonuna kadar Argo gemicilerini korudu ve kolladı.Hatta geminin yapımına bile katkısı olduğu anlatılmaktadır.Gemiye pruva direği olarak Dodone meşesinden konuşma ve kehanet yeteneği bulunan bir direk yerleştirmiştir.
Athena’nın denizcilere bir çok konuda yardımcı olması onun diğer özelliklerinin yanı sıra aynı zamanda denizcilerin hamisi de olduğunu göstermektedir
Bir alt parantez olarak bu iki eserde de Athena gemi manevrasına yardımcı olmuştur ki bu da bize onun aynı zamanda kılavuz bir tanrıça olduğunu düşündürmektedir.Ayrıca İstanbul boğazının son şeklini almasında kayalıkları eliyle tutup itmesi anlatılarak ona önemli ve onursal bir paye verilmiştir.
Athena’nın diğer mitolojik eserlerde de bu yönleriyle yer alıp almadığı denizciler açısından araştırılmaya değer enteresan bir konudur.