Kuzey Kutbu’nun jeopolitik önemini vurgulamak üzere 4 Aralık 2019 tarihinde Pîrî Reis Üniversitesi’nde bir panel düzenlendi. Arktik panelde, insan kaynaklı küresel ısınma nedeniyle yaşanan olumsuzlukların geleceğimiz açısından bir felaket anlamına geldiği ve bölgede varlığı tespit edilen zengin hidrokarbon yatakları ile deniz buzlarının erimesi sonucunda daha cazip deniz rotaların ortaya çıkacak olmasının olumsuzlukların yanında pek de anlamlı olmayacağı vurgulandı.
Arktik
bölge hukuk, ekonomi ve strateji başlıklarında değerlendirildi
Pîrî
Reis Üniversitesi’nde bu yıl açılan Hukuk Fakültesi ilk öğrencileriyle eğitime
başlarken yeni kurulan Deniz Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından
düzenlenen panel kapsamında bir araya gelen konuşmacılar, Arktik bölgeyi hukuk,
ekonomi ve strateji başlıklarında değerlendirdi. Deniz Ticaret Odası Başkanı
Tamer Kıran, Pîrî Reis Üniversitesi RektörüProf.Dr. Oral Erdoğan, Hukuk
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sezer Ilgın, Deniz Hukuku Uygulama ve Araştırma
Merkezi Müdürü Dr. Bülent Sözer, İTÜ Kutup Araştırmaları Uygulama ve Araştırma
Merkezi Müdürü Doç. Dr. Burcu Özsoy, Doç. Dr. Levent Kırval ve DMYO Öğretim
Görevlisi Barbaros Büyüksağnak gibi isimler Kuzey Kutbu’nun hukuki, ekonomik,
stratejik ve jeopolitik önemine değindi.
Ilgın:
Kuzey Kutbu’nda olmamız önemli
Piri Reis Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sezer Ilgın, “Ne işimiz var Kuzey Kutbu’nda. Türkiye’den bu kadar uzak bir yerde ne işimiz var? Neden oraya gidelim ki? Başka hukuki sorunumuz mu kalmadı? Hep bu sorular sorulabilir. Ama öyle değil. Kuzey Kutbu, yakın gelecekte çok önemli gelişmelere gebe. O nedenle elbette orada olmamız önemli ve gerekli. Bu yüzden kutuplarla yakından ilgilenmeliyiz” dedi.
IMEAK
DTO Başkanı Kıran: Kuzey Kutbu’nun önem her geçen gün artıyor
Dünya denizlerindeki
tüm gelişmeleri takip ettiklerini söyleyen Deniz Ticaret Odası Başkanı Tamer
Kıran, “Jeopolitik gelişmeler her geçen gün kuzey kutbunun önemini artırıyor.
Dünya denizlerinin yüzde 6’sını oluşturan kuzey kutup bölgesi içinde Rusya,
ABD, Kanada, Norveç, Danimarka, İzlanda, İsveç, Finlandiya’dan oluşan 8 ülke
var. Geniş buz kütlelerinin erimesiyle birlikte ticaret yollarının açılmasına
yol açarak stratejik yönünü arttırdı” dedi.
Eğer
kazanırsak kaybederiz
Güney kutbuna yapılan başarılı
3 Antarktika seferinin ardından bu yıl Temmuz ayında kuzey kutbuna gerçekleştirilen
ilk Arktik Bilimsel Seferinin de liderliğini üstlenen İTÜ Kutup Araştırmaları
Merkezi Müdürü Doç. Dr. Burcu Özsoy Türkiye’nin kutup vizyonu ve bugüne kadar
gerçekleştirilen seferler hakkında bilgi verdi. Bölgeye adını veren kutup
ayısının küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle geniş deniz buzu
alanlarına hasret kaldığını hatırlatan Piri Reis Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Barbaros Büyüksağnak ise, Kanadalı astrofizikçi HubertReeves’in‘Doğayla savaş halindeyiz, eğer kazanırsak, kaybedeceğiz’
sözünü hatırlattı. Büyüksağnak, “Arktik bölge ve deniz buzu dünyanın dengesi açısından
çok önemli. Kutuplardan bahsedip okyanuslardan söz etmemek olur
mu?Okyanusları dünyanın lokomotifi olarak
görebiliriz. 510 milyon km²’lik dünya yüzeyinin yaklaşık %71’i suyla kaplı. Bu
dev su kütlesinin kalbi ise muazzam bir sirkülasyonla dünyanın tüm çevresine
ısı, oksijen ve besin pompalıyor. Bu sirkülasyonBüyük Okyanus Taşıyıcı Kuşağı’dır.
Deniz buzlarının erimesi bu sistemin de yavaşlamasına hatta durmasına yol
açabilir, ki bu dünyamız için bir felaket anlamına gelir “ dedi.
Svalbard
Antlaşması
1920 yılında imzalanan Svalbard Antlaşması’nın önemine de değinen Büyüksağnak, “Bu anlaşmaile Norveç’in takımadalar ve karasuları üzerinde tam ve mutlak bir egemenlik hakkı bulunmakla birlikte, antlaşmaya taraf olan devletlerin vatandaşlarına yine antlaşmada belirtilen alanlarda eşit haklar sağlanmıştır. Arnavutluk, Afganistan, Suudi Arabistan, Yunanistan ve Bulgaristan gibi 46 devlet bu anlaşmaya taraf ama Türkiye değil. 99 yıl önce imzalanıp hala yürürlükte olan ender anlaşmalardan biri olan Svalbard Antlaşması’na imza atmamız, Türk vatandaşlarına da aynı hakları sağlayacaktır. Türkiye’nin Kuzey Kutbu’na yönelik ilgisinin dünya nezdinde kanıtlanması için bu antlaşmaya taraf olması ve bu yıl Temmuz ayında ilki başarıyla gerçekleştirilen Arktik bilimsel seferlerine devam edilerek küresel ısınmaya karşı girişilen mücadelede dünyayla birlikte olduğunu göstermesi ve “ben de varım” demesi gerekiyor” dedi.
Arktika
yeni bir rekabet alanına dönüştü
Doç. Dr. Levent Kırval ise, iklim değişikliğiyle Arktika’nın kısa deniz ticareti, balıkçılık ve hidrokarbon enerji kaynaklarıyla yeni bir rekabet alanına dönüştüğünü söyledi. Kırval, “Bölge, dünya petrol rezervinin yüzde 6’lık, dünya doğalgaz rezervinin yüzde 25’lik kısmına sahip. Buzulların erimesiyle açılan rotalar Avrupa’dan Asya’ya Süveyş Kanalı üzerinden gidişe oranla yaklaşık 8 bin km kısaltıyor.Sonuç olarak Arktik Bölge’deki rekabetin her geçen gün arttığını söylemekte yarar vardır ve Türkiye’de bu bölgeyi yakından izlemelidir. Bilimsel araştırma faaliyetleri yanında bölge siyasetini takip etmek de çok fazla önem arz etmektedir. NATO üyesi olarak Türkiye’nin bölgede NATO paralelinde hareket etmesi beklenir. Ama son yıllardaki yıllarda Türkiye ve Rusya arasındaki yakınlaşma da dikkate alınmalıdır. Yani Türkiye kıyıdaş olmayan ülkelerin de bölgede olduğunu akılda tutularak politika belirlemelidir. Arktika’da bilimsel araştırma yapmak giriş için önemli bir basamak” dedi.